11. Bölüm

57 10 4
                                    

Etraf karanlıktı, etrafa yayılmış alevler heryeri aydınlatıyordu. Ortam sanki cehennemi andırıyordu.

"Gene o rüya..."

Dedi içinden Sumihiko, kendi iradesiyle ağzını açıp birşey diyemiyordu. Karşısındaki çirkin yaratığın önünde diz çökmüş, sefil halde duruyordu. Yaratğın ne dediğini anlayamıyordu fakat yüzünü çok net görebiliyordu. Siyah-yeşil saçları suratına geliyor, gözlerinde "Üst Ay Altı" yazıyordu. Çelimsiz ve sıska bir bedeninin olmasının yanında iki tane silahı vardı. Yaratık uzun bir süre konuştuktan sonra Sumihiko'nun ağzı açıldı:

"Nezuko... Benim küçük kardeşim..."

Kim? Nezuko mu? O kimdi ki? Herzamanki gibi kafası karışmıştı ama hiçbirşey söyleyemezdi. Yaratık bir anda gülmeye başladı, birşey duyamasa da yaratığın sesli birşeyler söylediğini yaptığı mimiklerden ve hareketlerinden anlayabiliyordu. İki silahını yere saplayıp daha da yakınlaştı ve onun kırmızı saçlarını gereksiz yere sevmeye başladı. Ondan sonra sağ elini kaldırdı ve bir süre durduktan sonra, acımasız bir şekilde iki parmağını ters yöne doğru bükerek kırıverdi. Sumihiko, acıdan başını yere eğdiği sırada etraf daha da karardı ve hiçbirşey duyamaz hale geldi. Uzun bir süre bu şekilde durduktan sonra etraftaki sesleri yavaş yavaş duymaya başladı.

"Telefonumuz olsa da şu görüntüyü çekebilsek..!"

"Elimin tersiyle bi çaksam uyanır mı?"

"Yapma lan öyle birşey!"

Yavaşça gözlerini açınca karşısında diğerlerini gördü ve birşey anlamamışcasına masum masum onlara baktı. Kaori'nin hala omzunda uyuduğunu görünce ne demek istediklerini anlamıştı, kızın omzundan dürtüp onu uyandırdı. Kız uyanır uyanmaz kafasını omzundan çekip beş adım uzağa gitti.

"Dün gece burada mı uyudunuz?"

"Mecburen, evet."

Diye yanıtladı Sumihiko, ayağa kalkıp gerindikten sonra gözlerini kaşıdı. Kaori de yanlarına geldi, burada boş boş duracaklar mıydı?

"Ben Kanata-kun ile antrenman yapacağım."

Dedi bir anda Touko ve Kanata ile başka bir yöne doğru ilerleyip gözden kayboldular.

"Acıktım."

Dedi bir anda Kaori, görünüşü küçük bir çocuk gibiydi. Yoshiteru kızın başını pat patlayıp konakta biraz tempuraᵠ kaldığını söyledi.

(ᵠ: Tempura: bir tür kızartma yemeği)

Kaori'nin en sevdiği kızartma yemeklerinden biriydi Tempura. Sumihiko'nun da aç olduğunu düşünerek direkt çocuğun elini kaptı ve konağa doğru hızlı adımlarla ilerlediler.
















Aradan 15 gün hızlıca geçiverdi, 15 gün içinde herkes birbirleri ile antrenman yaparak vakit harcıyordu. Aoba, ustası Uzui Shinzoru'ya kendi nefes tekniğini bulduğunu anlatan bir not göndermişti. Yoshiteru ise sürekli saçına bakıyordu, Yıldırım Nefesi kullandıktan sonra rengi anormal bir şekilde değişmişti. Kaori desen, Sumihiko'nun g.tünden ayrılmıyor.

Kanata, konağın girişinde öylece beklerken, uzaklardan bir grup insanın geldiğini fark etti, toplam altı kişilerdi. Kişiler kapının önünde durdular, arkalarında uzun bir kutu taşıyorlardı. Kanata, kılıçları getirmiş olmalılar diye düşünerek onlara konağa girmelerini istedi, altılı grup ise hiç gıkını çıkarmadan konağa girdiler.
Korkutucu tarafı, hepsi yüzünde sıfatı kaymış bir hyottoko⁂ maskesi takıyorlardı.

(⁂: Hyottoko: Japon kültürüne özgü, ağzı sivri ve çarpık şekilde duran maske)

Herkes heyecanla kılıçlarını alırken, Sumihiko sona bıraktı. Kılıçlar teker teker renk değiştirmeye başladı. Touko'nun pembe, Kaori'nin mavi, Kanata'nın yeşil, Yoshiteru'nun sarı ve Aoba'nın ise beyaz renge dönmüştü ve Aoba'nın iki kılıcı vardı. Sumihiko'nun kılıcını yapan kişi, ellerini uzatıp aşağı yukarı sallıyordu.

"Hadi hadi, sende al kılıcını eline."

Sumihiko kılıcını kınından çıkarıp gabzasından sımsıkı tuttu, uzun bir süre bekledikten sonra kılıcın rengi değişmeye başladı. Renk iyice koyulaşıp siyaha döndü.

"SİYAH?!!"

"EEH?? Neden öyle dedin birden? Siyah uğursuzluk demek mi?"

Diye araya girdi Kanata, Sumihiko biraz ürkmüştü. O şekilde tepki vermesi iyiye işaret miydi?

"Hayır, tam tersine çok şanslısın! Önceden uğursuzluk ve kötüye işaret diye anlatılırdı. Fakat siyah rengi kullanan son kişi dünyayı kurtardığından, iyi şans ve mucize olarak anlatılabilir."

"Bir dakika, Dünyayı kurtaran kişi dediğin..."

Sumihiko ağzı açık bir şekilde kaldı, çünkü dedesi ile aynı kılıç rengine sahip olduğunu anlamıştı. Yoshiteru dalga geçercesine Sumihiko'nun karşısında eğildi. Kılıçları verdikten sonra maskeli grup gene yavaş adımlarla oradan ayrıldılar. Bir süre sessiz durduktan sonra Aoba araya girdi.

"Pekala, madem kılıçlarımızı aldık artık bence iblis avcıları bölgesine-"

"GAAAAAAAAAAKKKK!!"

Aoba'nın konuşmasını, gıcık bir karga sesi kesiverdi, etrafta uçuşuyordu.

"KAMADO SUMİHİKO! AGATSUMA YOSHİTERU! GÜNEYBATI'DAKİ ŞEHRE GİDİN!!"

Sumihiko bir an "lan noluyo" dercesine bir surat ifadesi takındı. Yoshiteru olayı anlamaya çalışıyordu. Diğerleri ise karganın sesinden rahatsız olmuş bir şekilde kulaklarını kapamışlardı. Karga konuşmaya devam etti.

"Bu ikinizin iblis avcılığında ilk işiniz! Hazırlıklı olun. Güneybatı'daki şehirde esrarengiz ölümler yaşanıyor! Her gece, her gece!!"

Bunu dedikten sonra yere konup sustu. Yoshiteru kararlı bir şekilde ayağa kalkıp durdu, daha sonra arkasını dönüp Kanata'yı parmağıyla gösterdi.

"Bana bi essela okur musun kardeşim?"

Kimetsu No Yaiba★YENI NESIL★FANMADEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin