- 21 -

1.3K 88 5
                                    

Merhaba! İşte yine gelecekten bir anı! Fazla uzatmıyorum, umarım beğenirsiniz :) İyi okumalar :*

“Sence pembe mi, yoksa mor mu?” Elimdeki küçük bereleri Eda’ya doğru salladığımda, başını bilmiyormuşçasına salladı. “Emin değilim, beynim sürekli yeşil ve maviyi ayırmaya alıştı. Pembe ve mor farklı bir evren.”

Gülümsedim ve bir kez daha berelerde göz gezdirdikten sonra, “Açıkçası ben de pek deneyimli değilim, sanırım ikisi de .”dedim ve elimdeki büyük alışveriş sepetine iki küçük bereyi de attım ve mağazadaki başka bir reyona ilerlemeye başladım.Hafta sonu olma gerekçesiyle, Eda, Cenk, Kuzey ve ben alışverişe çıkmıştık. Beste artık üç aylıktı ve artık onu gönül rahatlığıyla gezdirmeye sonunda başlamıştık. Kuzey, bundan önce sürekli olarak kızımıza temiz hava aldırmadığım için beni suçluyor, çocuğu hasta edeceğimi söyleyip duruyordu. Fakat, ben de her anne gibi dışarıdan korkuyordum ve yeterince büyümediği için Beste’yi dışarı çıkarma fikrine karşıydım. Şimdi ise Beste büyüyordu, yavaş yavaş gözleri gerçek rengine kavuşmuştu ve tam tahmin ettiğim gibi kahverengilerdi. Ona her baktığımda Kuzey’i görür gibi oluyordum ama beni andırdığı tarafları da vardı tabii. Mesela burnu ve dudaklarını benden aldığını rahatlıkla söyleyebilirdim. 

Küçük, tatlı eteklerin olduğu reyona ulaştığımda cebimdeki telefon titremeye başladı; arayan Kuzey’di. Sepeti yere bıraktıktan sonra telefonu açtığımda Kuzey’in hafif endişeli ses tınısı kulaklarımı doldurdu. Arkadaki bebek ağlama seslerinden Beste’nin bana ihtiyacı olduğunu anladım.

“Neredesiniz?”dedi Kuzey hızlıca. “Beste ağlıyor.”

Kuzey’in her Beste ağladığındaki telaşı hoşuma gidiyordu, çünkü onu çaresiz ve eli ayağına dolaşık gördüğüm nadir anlardan biriydi. Genelde, her şeye bir çözüm sağlam yapısı küçük bir ağlama sesiyle yerle bir oluyordu. “İkinci kattaki bebek mağazasında.”dedim. “Sanırım ikinci katta bir bebek bakım odası var, onun önüne gelebilir misiniz?” Kuzey telefonu kendinden uzaklaştırıp yanında garip sesler çıkartarak Beste’yi susturmaya çalışan Cenk’e bir şeyler söyledi. Yere bıraktığım mavi sepeti yeniden elime alıp büyük mağazada kasaya doğru yürümeye başlarken, “Tamam, bir iki dakikaya oradayız.”dedi Kuzey ve hiçbir şey  söyleme gereği duymadan yüzüme kapattı. Normal bir zaman olsa ona bir çift sözüm, bir çifte tribim olurdu ama anne olduğumdan beri bunları yapmıyordum. Annelik sorumluluk gerektiriyordu ve artık lisede olmadığımı da biliyordum. Çocuk değildim, çocuğum vardı. Bu durum da biraz anlayış gerektiriyordu. 

Elimdeki telefonu yeniden kotumun cebine sıkıştırdıktan sonra sepeti kasaya bıraktım ve kolumdaki büyük çantanın içinde cüzdan arayışına koyuldum. Kasadaki kadın aldığım onca şeyi paketledikten sonra fiyatı söylediğinde hızlıca kredi kartını ona verip şifreyi tuşladım. Genelde nakit para taşımayı sevmiyordum, sorun yaratabiliyordu. Fişi ve paketleri aldıktan sonra, rafların arasında biberonları inceleyen Eda’ya seslendim.

Elimde koca koca paketlerle, tuvaletlerin yanındaki bebek odasının önüne ulaştığımda Kuzey artık sıkıntı ve endişeden dairelere çizmeye başlamıştı. Yanındaki duvara dayanmış bekleyen Cenk’e paketleri attıktan sonra Kuzey’den Beste’yi ve bebek çantasını aldım. “ Sakin olur musun?” dedim Kuzey’e, Beste’yi kucağımda biraz yatıştırmaya çalışırken. 

“Elimde değil.”diye mırıldandı ve derin bir nefes alıp tıpkı Cenk gibi duvara yaslandı. Ona gülümseyip boş elimi yeni tıraş olmuş yüzünde dolaştırdıktan sonra, “Alışacaksın.”dedim ve Eda’ya gelmesini işaret ettikten sonra, omzumla bebek odasının kapısını açıp içeri girdim. İçeride benim gibi iki anne daha vardı. Onları başımla selamladıktan sonra bebek çantasının içinden bir bez çıkardım. Birkaç saniye sonra Eda’da bebek odasına girdiğinde, “Kusura bakma.”dedi nefes nefese. “Cüzdanımı az önce girdiğimiz mağazalardan birinde düşürmüş olmalıyım, Cenk’i cüzdanımı bulmaya gönderdim.”

Melis'in Anı DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin