- 22 -

1.1K 79 11
                                    

Merhaba! Üzgünüm, gecikti. Bu hafta oldukça yoğundum, ödevler havada uçuşuyordu. Özür dilerim, ancak bugün yazabildim ve şimdi bunu yayınladıktan sonra ödev yığınıma geri dönüyorum.

Bu bölümde biraz Cenk ve Eda'dan bahsedeceğiz. İyi okumalar !

Dönme Dolap

EDA

"Cenk nereye gidiyoruz?" Gözlerim siyah bir fularla bağlı, sadece ses yoluyla nerede olduğumuzu bulmaya çalışıyordum. Cenk ile çıkmaya başladığımızdan beri ilk defa buluşuyorduk ve haliyle ikimiz içinde özeldi bu buluşma.  Cenk, büyük bir cesaret göstererek Pazar sabahı beni evimin önünden almıştı; babamın evde olmasına pek takılmamış gibiydi. Arabanın siyah filmle kaplı camlarının ardında, rahat arka koltukta yirmi dakikalık bir yolculuğun ardından inmemize yakın gözlerimi bağlamıştı ve yaklaşık on beş dakikadır kör durumdayım. Soracaksınız, arabadayken senin gözlerini nasıl bağladı, diye. Cenk'in henüz ehliyeti olmadığı için babası şoförsüz onu bir yere göndermiyor. Bir keresinde, arabayı çalıp polise yakalanmış beyefendimiz çünkü.

Cenk boşlukta gezinip bir yere tutunmaya çalışan koluma girdikten sonra, "Az kaldı hayatım."dedi ve beni hafifçe çekerek sağ tarafa yönlendirdi. "Kaldırıma dikkat et." Yardımıyla beraber kaldırımı atlattıktan sonra gittikçe yaklaşan çığlıklar ve yoğun bir patlamış mısır kokusu almaya başladım. Nerede olabildiğimizle ilgili tahminleri iyiden iyiye elemeye başladığımda Cenk, "Geldik."deyip gözlerime bağlı fuları çözmeye gerek duymadan çıkardı.

Güneş ışığı ilk başta beni bir afallattıktan sonra gözlerimi ovalayarak karşımda duran koca lunaparka baktım. "Şaka yapıyorsun."diye bağırdığımda Cenk'te en az benim kadar şaşkındı. Lunapark, benim küçüklüğümden beri en sevdiğim yerlerin başını çekerdi ve son iki yıldır gelme şansım ne yazık ki olmamıştı.

Sevincim içime sığmadığından ani bir hareketle Cenk'e sımsıkı sarıldım ve yanaklarını sıktım. Şaşkınlığı yavaş yavaş yerini gülümsemeye bıraktığında elimden tuttu ve beraber bu koca hayal dünyama girdik. Oyuncakların arasında teker teker ilerlerken aklımda binme sırasını yapmıştım bile. İlk önce çarpışan arabalar, sonra hız treni, Crazy Dance denilen abudik gubidik alet ve dönme dolap ilk dörtlümü oluşturuyordu.

Gişeye gidip birkaç jeton aldıktan sonra Cenk'i hala elime kenetli olan elinden çekiştirerek çarpışan arabalara yönelttim. Sıranın fazla olmaması nedeniyle kırmızı simli bir arabada hızlıca yerimizi aldıktan sonra pistin sağ tarafında kalan kulübeden bir zil sesi gelmesiyle araba hareket etmeye başladı. Etrafımızda bulunan insanlar genelde küçüktü ve pistte bizim yaşımızda kimse yoktu. Şu an komik göründüğümüzü biliyordum ama pek taktığım söylenemezdi; çünkü eğleniyordum.

Cenk  önümüzde ilerleyen yeşil arabaya yanlamasına çarptıktan sonra kendince bir zafer gülüşü atıp geri dönmeye çalıştığı sırada arkamızdan çarpan mor araba bir anda ikimizin da afallayıp kafamızı arkaya vurmamıza sebep oldu. Bizi çarpan tahmini 9 yaşlarındaki çocuk, "Yuppi, en süper benim!" diye bağırırken, elim istemsizce başımın arkasına gitti ve, "Kafam gitti."diye bir sitem döküldü dudaklarımdan.

Cenk, "Dikkat etsene oğlum, boynumuzu kırıyordun."diye küçük bir uyarı gönderdiğinde bu bizim en süper araba sürücüsüne, çocuk en az Cenk kadar uzun sarı saçlarını savurdu ve, "Bilmiyorsan, binmeyeceksin."deyip başka bir kurban bulmak üzere yanımızdan ayrıldı.

Cenk'in kaşları çatılırken, "Bilmiyorsan binmeyeceksin, ha."diye kendi kendine söylendi ve hızla bize az önce çarpan çocuğa doğru ilerlemeye başladı. Cenk'in bu komik hırsı beni güldürürken, "O daha çocuk, Cenk."diye mırıldandım.

Melis'in Anı DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin