- 23 -

1.2K 79 10
                                    

Merhaba! Bu bölümde geleceğe, hatta baya bir geleceğe gidiyoruz :D Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar.


İyi Haber İleticisi


MELİS


Güzel bir yaz günü, Eda ve Cenk'in kırmızı renk kaplamalı şirin evlerinin arkasında toplanmıştık. Çoğunluğunu ailenin oluşturduğu bir kalabalık vardı, bir de etrafta koşuşturan küçük çocuklar...  Bahçede, iri iri elmaların olduğu bütün ağaçlara- sadece dört tane vardı- mavi balonlar asılmıştı. Herkes mutlu görünüyordu; çünkü evin biricik oğlu Ulaş bugün altı yaşına giriyordu.

Zaman mutlu olduğumuzdan tahmin edilenden daha da çabuk geçmişti. Beste artık dört buçuk yaşındaydı ve kreşe başlayacaktı. Ulaş ise bu Eylül, birinci sınıfa gidecekti. Gerçekten büyümüş ve küçük yaşına rağmen sokakta dolaştığında bakışları kendine çeken bir yakışıklılığa ulaşmıştı Ulaş. Dış görünüşü tamamen babasıydı fakat, davranışları annesindendi. Şakanın ucunu kaçırmamakla beraber ciddiyetini de korumasını bilen, tam dengede bir çocuk olmuştu.

"Anne!"diye bağırıp bluzumun eteklerini çekiştirerek beni bir yere götürmeye çalışan Beste'yi kucağıma aldım. "Ne oldu, hayatım?"diye mırıldandığımda, çoktan minik ellerini bugün hafif dalgalandırdığım saçlarıma dolamıştı bile.


"Pasta!"diye heyecanla tekrar bağırıp, ilerideki ahşap masanın üzerinde Ulaş'ın resmi basılı olan pastayı gösterdiğinde hafifçe gülümsedim. Bu halleri bana kendi küçüklüğümü hatırlatıyordu. Her çocuk gibi ben de küçükken pasta gördüğümde duramaz, bir parça fazla yemek için her şeyi göze alırdım.


"Şimdi olmaz hayatım."dedim Beste'nin tüm ağırlığını bir koluma verip, boşta kalan elimle burnunu sıkarken. "Daha parti başlamadı."


İstediğine ulaşamadığında yüzünü asan her çocuk gibi dudaklarını sarkıttı ve, "Ama ben şimdi istiyorum."diye mırıldandı ağlamaklı bir sesle.  Ona dayanamayacağımı bildiğim için bir an önce konuyu değiştirmeye karar verdim. Her şeyi geleneğine uygun yapmalıydık; ilk önce, pastanın mumları Ulaş tarafından söndürülmeli ve ilk dilimi o almalıydı.


"Hadi gel, bak ileride arkadaşlar var!"diyerek ileride kutu kutu pense oynayan bir grup çocuğu gösterdim. Çoğu Ulaş'ın kreşten arkadaşıydı fakat genel olarak her gün beraber oldukları için Beste de birkaçını tanıyordu. "Evet!"diye neşeyle şakıdı ve yeri işaret ederek kucağımdan inmek istediğini belirtti. Onu yavaşça yere bıraktım ve masanın yanındaki ağacın gölgesindeki iskemlelere kurulmuş Eda ve oyun oynayan çocukların annelerinin yanına gelip boş iskemleye oturdum.


Eda anında yanındaki bayanlardan tanımadıklarımı benle tanıştırmaya başladı. Biraz sonra aramızda koyu bir sohbetin ilk adımları atılmıştı fakat arada çocukları kontrol etmeyi de ihmal etmiyordum. Bu yaklaşık beş senede kazanılmış bir alışkanlıktı ve artık emindim ki ömrümün sonuna kadar sürecekti.


"Meyve suları geldi!"diye bağırarak bahçeye girdiğinde Cenk, elinde market poşetleriyle, Ulaş oyunu bırakarak hızla babasına yardıma koştu. Cenk, 30 yaşında, gayet sağlıklı bir genç adamdı fakat, Ulaş'ın yetiştirilme tarzı yardımlaşma üzerine kurulu olduğu için koşup yardım etmesi normaldi. Büyüyünce, bu davranışlarıyla göz dolduracağa benziyordu Ulaş.

Melis'in Anı DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin