- 19 -

1.6K 100 8
                                    

Merhaba! Biraz geciktiği için üzgünüm, bir türlü tamamlayamadım. Neyse, şimdi bu bölüm Besteli bölümlerden. Umarım beğenirsiniz, benim pek içime sinmedi sanki :( Ama daha iyisini de yapabileceğimi sanmadığım için yayınlamak durumundayım. Lütfen yorum bırakın, sizleri seviyorum :)

İlk Günler

MELİS

  Hastanede geçirdiğim dört günün ardından doktorum eve gidebileceğimi söylediğinde çocuklar gibi sevinmiştim. Dört gün boyunca o temizliğin, paklığın simgesi beyaz hastane odasında kalmaktan sıkılmak bir yana, başıma üşüşen yakınların ilgisi de ayrı bir bunaltmıştı beni. Normalde beyazı da, aile bireylerine de çok severdim ama, böyle bir durumda sıkılmak içten bile değildi. Saat başı odaya uğruyorlar, bir şeye ihtiyacım olup olmadığını soruyorlar, bir şey istemediğimi söylesem de şekerlerle, meyve dolu paketlerle geri dönüyorlardı.

   Öte yandan ev özlemi de içimde yanıp tutuşuyordu. Hayır, evimi çok özlediğimden değildi bu özlem. Daha çok, Beste aramıza katıldığı için olacak değişikliği iple çektiğim söylenebilirdi. Heyecanlıydım, hem de çok. Ve bu durumda da fazlasıyla gün sayıyordum; sayınca da geçmiyordu işte.

   Küçük gri valize tüm eşyalarımı hızla tıktığım gibi Beste’yi de alıp yola koyulduk. Şanslıydık ki, Beste için bizden daha heyecanlı olan aile bireylerimiz peşimizden konvoy halinde gelmiyorlardı. Bir tek bize yardımcı olmak için annem geliyordu, ki o beni sıkan insanlar arasında hiç sayılmazdı.

“Her şeyi aldık mı?”diye sordu annem, beni jipin arka koltuğuna oturtup kendi öne koltuğa iyice yerleştikten sonra. Her zamanki gibi kontrolcü ve güvenliği önemseyen anne modeliydi. Bunu Beste kucağımdayken söylemem aslında saçmaydı; çünkü artık ben de anneydim. Kim bilir, nasıl pimpirikli olacaktım birkaç ay içinde.

“Evet, evet.”dedi aceleyle Kuzey. “Her şey tamam.” Daha sonra kuşkuya düşmüş gibi dikiz aynasından bana baktı ve, “Her şey tamam, değil mi?”diye sordu. Kuzey, şu an içinde bulunduğu heyecan bir yana, annem yanında olduğu içinde ayrı bir telaş içerisindeydi. Ne kadar rahat davranmaya çalışsa da, onun yanında çekingenliği ortaya çıkıyor, telaş kat sayısı artıyordu. Sanırım, yapacağı bir yanlış hareketle annemin gözünden düşmekten korkuyordu. Hah, sanki düşebilirmiş gibi!

Başımı salladım. “Her şeyi üç kez kontrol ettiğime eminim.” Kuzey rahatça bir nefes verdi ve olabildiğince yavaş bir şekilde kontağı çevirdi. Araba sarsılmadan harekete geçtiğinde annem Kuzey’i baştan aşağı bir süzdü ve bunun neredeyse Kuzey’in kalbini durduracağına yemin edebilirdim. Ne kadar yola bakıp annemin gözlerinin üzerinde olduğunu fark etmemiş gibi yapmaya çalışsa da, kendini o kadar belli ediyordu ki.

“Anne, sen geliyorsun diye yardımcımızın senelik iznini kullanmasına izin verdik. Umarım sorun olmaz?”diye sordum annemin dikkatini başka yere çekmek için. Annem başını hafifçe yana doğru çevirerek bana hitap ettiğini belli etti ve, “İyi yapmışsınız.”dedi. “Zaten ayağımın altında dolaşması iyi olmazdı.”

Ona onaylayan bakışlar attıktan sonra arkama iyice dayandım ve akşamüstü olduğundan dolayı artan trafikte kalmamamız için dua ettim. Doktor, bazı tetkiklerin sonuçları için bizi öğleden sonra bırakmıştı ve açıkçası bu hiç hoşuma gitmemişti. En nefret ettiğim şey akşam eve yorgun gelip bir de bir süredir uzakta kalınan düzeni yeniden kurmaya çalışmaktı.

Şansımıza trafikte o kadar vakit kaybetmeden eve ulaştık. Kuzey, garaja arabayı park edip çalıştırdığı kadar yavaş bir bilek hareketiyle kontağı kapattığında derin bir nefes aldı ve benden önce arabadan inip arka kapıya yöneldi. O sırada annem de arabadan inmiş, Kuzey’in bana yardımcı olduğunu gördüğü için evin kapısına yönelmişti.

Melis'in Anı DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin