- 14 -

1.7K 118 27
                                    

Merhaba! Biliyorum çok fazla beklettim ve bana bölüm hakkında gelen mesajlara genelde yakında ya da bir iki gün içinde diye yanıtladım. Ve biliyorum, o bir iki gün tahmin ettiğinizden çok daha uzun sürdü fakat bu bölümü yazarken saatlerce bilgisayarın başında oturup word sayfasına boş boş baktığım doğrudur. Günler böyle geçti. Tam yazak iyi bir şeyler bulduğumda ise bilgisayarım ile ilgili bir sorun çıktı ve tamire gönderilmesi gerekti. Her şey için üzgünüm, tekrarlanmaması için daha çok uğraşacağım. 

 Bir ikinci  notum daha var gençler, bugün Melisimiz'in yani Taylor Swift'in 25. doğum günü. Söylemeden edemezdim çünkü geçen sene Lise İneği Günlükleri'nde de 13 Aralık'la ilgili bir not düşmüştüm. İyi ki doğdun Taylor! 

Şarkıyı dinleyin lütfen, iyi okumalar !

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Babacılık Oyunu

KUZEY

    Rahat kahverengi deri koltuğumda oturmuş, evin çalışma odası diye nitelendirdiğimiz daha çok dinlendirme özelliğine sahip odada oturmuş bir yandan her zamanki gibi şekersiz kahvemi yudumlarken, bir yandan da bilgisayardan birkaç aya kucağıma alacağım oğlum, ya da kızım için mobilya bakıyordum. Doğuma daha altı buçuk ay olmasına rağmen oldukça heyecanlı sayılırdım. Neredeyse günleri değil, saatleri sayıyordum. Bebekler için oluşturulmuş bir siteye tıklayıp ana sayfadaki mobilyalara şöyle bir göz attıktan sonra istemsizce kız çocuk bölümüne girdiğimde ekrana bir sürü pembe tonları ağırlıklı eşya doluştu. Hafifçe gülümsedim, nedense böyle şeylere bakmak beni mutlu ediyordu. Garip bir şekilde kız eşyalarına bakmak daha da mutlu ediyordu beni, sanki kızım olacakmış gibiydi. Tabii öncelik sağlıktan yanaydı ama seçme şansım olsa hiç durmaz, kızım olsun derdim.

      Küçük, pembe ve mor ağırlıklı bir beşiğe tıklayıp biraz büyüterek incelemeye başladığım sırada birden kapı çaldı. Kaşlarım çatılırken kimin gelmiş olabileceğini düşündüm, Melis olsa anahtarıyla açardı, misafir de beklemiyorduk. Yardımcımız Hatice Hanım’ın bugün izinli olduğunu hatırlayarak yavaşça koltuğumdan kalkıp odadan çıktım. Merdivenlere yönelirken kapı ziline bir de yumruklar katıldı. Adımlarım istemsizce hızlanırken, bu kapıyı kırarcasına yumruklayan kişinin kim olduğunu ve neden kapıyı yumrukladığını düşünmeden edemiyordum. Oldukça sinir bozucu bir ses çıkarttığı için iyi bir sebebi olsa iyi olurdu.

     Son üç basamaktan koyu renk parkeye zıpladıktan sonra hızlıca kapıya geldim ve delikten bakma ihtiyacı duymadan kapıyı hızla açtım. “Sonunda.”diye bağırdı Cenk, boynunda asılı bir pusette Ulaş, omzunda bebek çantası, bir elinde biberon diğer elinde de gereğinden fazla bebek beziyle.

    Ben ne oluyor, diye soramadan içeriye daldığı gibi ellerindeki fazlalıkları kapının kenarında ki  vestiyere bırakıp pusetten Ulaş’ı aldı ve “Melis nerede?”diye sordu. Gözlerimi bir Ulaş bir de telaşı yüzünden okunan Cenk’te dolaştırdıktan sonra, “Mehmet’in nişanlısıyla yemeğe gittiler.”dedim. “Ne oldu ki?”

      Cenk sorumu yanıtlamadan salona geçti ve koltuğa Ulaş’ı yatırdı, daha sonra derin bir nefes aldı ve, “Bana yardım etmek zorundasın, yoksa kendi çocuğumun katili olacağım. Çocuk ya kirli bezden boğulup ya da açlıktan ölecek.”dedi hızlı hızlı ve ellerini hala uzun olan saçlarından geçirdi. Onun bu haline gülmeden edemedim, bu davranışım karşısında kaşları çatılıp yüzündeki telaş yerini oldukça ciddi bir bakışa bıraktı ve, “Çok komik.”dedi sert bir sesle. “Seni de göreceğiz.”

Melis'in Anı DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin