- 24 -

1.5K 90 30
                                    

Merhaba arkadaşlar! Size ne yazık ki kötü bir haberim var. Bu bölüm Melis'in Anı Defteri'ndeki son veya sondan bir önceki bölüm. Kopuk kopuk anılar yazmak, tahmin ettiğimden de zor bir deneyimdi benim için. Bu yüzden artık bitirme kararı alıyorum çünkü yeniden bir roman girişiminde bulunmak istiyorum. Lütfen beni affedin. Daha sonra olacakları sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Sevgiler.


Okul Günü

MELİS


   Sıcak bir Eylül sabahı, her sabahkinden de erken uyanmış, Beste'nin okul kıyafetlerini ütülemiş, kahvaltıyı bol protein içeren yiyeceklerle donatmıştım. Bugün özel bir gündü; Beste okula başlıyordu. Gerçek bir aile olarak geçirdiğimiz altı yılı aşkın süre göz açıp kapatana kadar geçmişti. Beste her geçen gün gözlerimizin önünde büyürken biz de artık yaşlanıyorduk. Hayır, kesinlikle yaşlanıyordum diye dert etmiyordum. Geçirdiğim her gün bin bir güzellikle geçerken nasıl yaşanıyorum diye dert edebilirdim ki? Ben hayatımı dolu dolu yaşarak yaşlanıyordum, boş boş oturup harcayarak değil.

Beste'yi Ulaş'ın şu an devam ettiği ve bugün üçüncü sınıfına başlayacağı okula yazdırmıştık. Beste, çekingen bir çocuk değildi, bu konuda Kuzey'e çektiği aşikardı. Oldukça girişimci bir yapısı olmasına rağmen yine de içim rahat etmemiş, onun bir ağabey gözetiminde olmasını istemiştim. Ulaş sorumluluğunu bilen, iyi bir çocuktu ve Beste'yi yalnız bırakmayacağına emindim.

Eda, ikinci oğlunu birkaç ay önce kucağına almıştı, henüz yılı dolmamıştı. İsmini, bir anda ailelerine yeniden güneşi doğdurup, umutlarını yeşerttiği için Umut koymayı uygun bulmuşlardı. Hem, Ulaş'a da uygun bir isim olduğunu düşünüyorlardı. Umut, Ulaş'ın aksine daha çok annesine çekmişti; kocaman kahverengi gözleriyle Eda'yı o kadar anımsatıyordu ki...

Umut'un doğumunun ardından Beste'de biraz coşmuştu. Etrafta dolanıyor, ben de kardeş istiyorum diyordu sürekli. Ne zaman konuşmaya başlasa iki lafından biri, özellikle kız kardeş oluyordu. Elbette ben de bir çocuk sahibi olmak isterdim ama vaktinin geldiğinden açıkçası emin değildim. Fakat Beste abla olmaya dünden hazır gibiydi.

Saat altı buçuğa yaklaşırken, artık Kuzey ve Beste'yi uyandırmam gerek diye düşündüm. Kahvaltı günün en önemli öğünüydü ve eğer aceleye gelirse ikisinin de doğru düzgün bir şey yemeden evden fırlayacağını biliyordum. Biri işe diğeri okula gidecekti sonuçta. Beste, zaten heyecanından dün gece zor uyumuştu ve geç kalma korkusu baskındı.

Merdivenleri gürültü çıkarmamaya çalışarak çıkmaya başladığımda, yatak odasının kapısı açıldı ve Kuzey üzerine takım elbisesini giymiş bir halde çıktı. Merdivenlerde karşılaştığımızda fısıltı gibi çıkan sesiyle, "Günaydın, erkencisin."dedi. Başımı salladım, "Beste için önemli bir gün." Gülümsedi ve yakasında yamuk bir şekilde duran koyu mavi kravatını düzeltti. "Aslında hepimiz için önemli bir gün."

"Doğru söyledin."diyerek, önemli bir noktaya parmak basmış gibi işaret parmağımı kaldırdım ve merdivende bir iki basamak daha çıktım. "Bu önemli günde geç kalmamız hoş olmaz, Beste'yi uyandırayım." Gözleriyle onayladı ve koşar adımlarla merdivenlerden inip mutfağa girdi. Biz gelene kadar hazırladığım tüm salatalıkları yiyeceğini biliyordum. Kuzey tam bir salatalık delisiydi.

Merdivenleri çıkıp, koridorun sonunda kapısında kocaman bir 'B' harfi olan kapıyı yavaşça araladığımda, melek gibi uyuyan bir yüzün ışıltısı tüm odayı aydınlattı. Yüzüme istemsiz bir tebessüm yayılırken küçük adımlarla odaya girdim ve kalın mor perdeleri aralayarak güneş ışığının odaya girmesini sağladım. Yüzüne çarpan ışıkla gözleri açılan Beste, ilk başta mahmur mahmur etrafına bakınsa da sonradan kendini toparladı ve bugün ağzından çıkan ilk kelimeler, "Saat kaç?" oldu.

Melis'in Anı DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin