- 17 -

1.6K 102 16
                                    

Merhaba! Uzun zamandır bölümlerin neden geç geldiğini merak ediyorsunuzdur muhtemelen. Artık açıklama yapmam gerektiğini düşünüyorum. Her seferinde geç yazıp bunun bir daha olmayacağını söylüyorum, telafı edeceğimi söylüyorum ama olmuyor. Nedenini ben de bilmiyorum. Gerçekten çok üzgünüm ama elimden bir şey gelmiyor. Üzerimde nedenini bilmediğim bir yorgunluk var ve ne zaman bölüm yazmaya çalışsam ekrana boş boş bakarken buluyorum kendimi. Düzeltmeye çalışacağım ama nasıl yapacağımı gerçekten bilmiyorum. Üzgünüm. 

Bu bölümde yine gelecekten bahsedeceğiz. İyi okumalar!

En Güzel Gün

MELİS

  “Her şey çok güzel olacak, bu kadar endişelenmene gerek yok Hande’ciğim.”dediğimde, önümdeki koltukta oturmuş harikulade görünmesine rağmen daha fazla ne katabilirim, diye düşünen Mehmet’in müstakbel nişanlısı Hande’ye, su yeşili gözlerini bana çevirmiş ve gülümsemişti. Saatlerdir burada –nişan için tutulan salonun hazırlık odasında- Hande’ye yardımcı olmak için çabalıyordum, çünkü onu gerçekten ailemizin gelini olmaktan çok bir kız kardeş olarak benimsemiştim. O kadar tatlı bir kızdı ki, sevmemek elde değildi. Yeşil gözlerini size dikip, o pespembe dudaklarına bir tebessüm yerleştirdiğinde içinizi ısıtırdı. Mehmet’in, ne zaman ona baksa kendini şanslı hissedeceğinden emindim zira, kendimi onun yerine koyup, onun gözünden bakmadan yapamıyordum. Herkes kendini en üstün olarak görür ama bu sevecenliğiyle benden daha iyi bir eş olacağına emindim, çünkü onun saçma sapan kıskançlık yapıp kavga çıkaracak, soğuk hava yayacak bir kişiliği olduğunu sanmıyordum. Eh, benim aksime.

    “Yine de çok heyecanlıyım, Melis abla.”dediğimde elimi omzuna koydum ve destekleyici bir şekilde sıvazladım. “Heyecanlı olmakta haklısın, ben de öyleydim.”dedim, kendi nişanımı hatırlarken. Hayatımda geçirdiğim en güzel günlerden biriydi. En güzel demiyordum, çünkü eğer öyle dersem düğün günümüze, hamile olduğum güne ve Kuzey’le bebeğimizin cinsiyetini öğrendiğim güne haksızlık etmiş olurdum. Bir anlığına düşündüğüm de aslında en güzel günlerimden birini sadece beş ay önce yaşamıştım, bu da şanslı olduğumu gösterirdi. Çünkü bazı insanlar en güzel gününü göremeden bu dünyadan ayrılıp gidiyordu.

   “Nasıldı?”dedi Hande, başını hafifçe bana doğru çevirip. “Yani nişan gününüz, Kuzey abiyle.” Kesinlikle yeniden kafamda canlanmasını istediğim anılardan biriydi. Üzerimde dizlerimin hemen üstünde biten koyu mor elbiseyi düzeltme ihtiyacı durmadan hemen yanındaki pufa geçtim. Tabii, bu karnımın davul gibi olmasından dolayı pek kolay olmadı.

    “Gerçekten rüya gibiydi.”diyerek söze başladım. “Tabii biz sizin gibi salonda yapmamıştık, bahar ayındaydık kırı tercih etmiştik.” Hande kır lafını duyduğunda kaşlarını şaşkınlıkla havaya kaldırdı ve, “Kır mı?”diye sordu. “Zor olmadı mı?”

    “Elbisem uzun değildi ve şansımıza hava güzeldi, hiçbir zorluk yaşanmadı.”dedim. “Hatta kırda yapmayı akıl ettiğimiz için memnunum; her şey çok doğal gözüküyordu, ben her zaman sadelikten yanayımdır. Tahta masa ve sandalyeler vardı, dekor olarak ağaçlara çeşitli süsler asılmıştı.”

    Hande, aynada bir kez daha kendine bakıp boynundaki kolyeyi kararsız kalmışçasına çıkardıktan sonra, “Güzel olmuş olmalı.”dedi. Sonra, önündeki makyaj masasının üzerinde duran bir başka gümüş kolyeyi boynuna tuttu. “Aslında hiç öyle bir yer olmasa bile bence sen ve Kuzey abi için unutulmaz olurdu.Gerçekten birbirinizi seviyorsunuz, ayrıca yakışıyorsunuz da.”

  Yüzümün kızardığını hissettim, çoğu kişi ben ve Kuzey’in iyi  bir ikili olduğunu düşünüyordu. Sanırım öyleydik de. “Evet, öyle. Ama Mehmet ve sen de birbirinize çok yakışıyorsunuz.” Aynadan bana gülümsedi ve elindeki kolyeyi masaya gelişi güzel bırakıp yeniden bana döndü. “Kuzey abiyle nasıl tanıştığınızı gerçekten merak ediyorum. Duymakta isterim, eğer sen de istersen.”

Melis'in Anı DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin