- 15 -

1.9K 121 27
                                    

Merhaba! Yeni bölümle karşınızdayım. Bu bölüm için günlerce ekrana baktım sayılır ama sonunda bir şeyler çıktı. Umarım beğenirsiniz, sevgiler :)

 

Babalık Heyecanı

MELİS

    Gözlerimi sabah en az geceki kadar büyük bir heyecanla açtım. Bugün, benim kesinlikle en mutlu olduğum günlerden biriydi. Öncelikle hamileliğimin üç buçukuncu ayını doldurmuştum ve bugün karnımda taşıdığım evladımın cinsiyetini öğreneceğimiz gündü. Gerçi, doktorum bunun mümkün olamayabileceğini de söyleyerek bizi önceden uyarmıştı. Çünkü, bebek her zaman cinsiyeti görülebilen pozisyonda olmuyordu. Fakat, bu gerçek yine de bizim Kuzey ile heyecanımızı kesmemişti.

     Kuzey, benden de heyecanlıydı. Cenk’i baba olurken hatırlıyordum da, Kuzey ondan bile heyecanlıydı, ki aralarında daha heyecanlı olan Cenk’ti. Kuzey, Cenk’in yerine eğri oturur doğru konuşurdu.Her şeye mantık yönünden bakardı, Cenk’in aksine. Fakat, son üç aydır kendini kaybetmiş gibi davranıyordu ki bu da sanırım baba olmanın yan etkisi gibi bir şeydi.

    Hafif hafif şişmekte olan karnıma dikkat ederek yatakta doğrulduğumda, yanımda Kuzey’in olmadığını fark ettim. Aslında, bu beklendik bir şeydi çünkü gece ikimizde heyecandan uyuyamamıştık. Ben, kendimi zorlayarak uyuyabilmiştim ki Kuzey onu da yapamamıştı. Büyük ihtimalle birkaç saat yatakta döndükten sonra kalkıp kendine kahve hazırlamaya gitmiş, mutfak masasında da uyuyakalmıştı.

      Gözlerimi kırpıştırarak saate baktığımda daha altıya bile gelmemiş olduğunu gördüm. Yani, heyecan dolu bekleyişimiz saat sekize kadar sürecekti. Yavaşça yataktan kalkıp üzerime sıkı olmayan bir elbise geçirdim ve saçlarımı tarayıp hafifte bir makyaj yaptıktan sonra aşağı indim. Mutfak boştu, salondan da televizyon sesleri geliyordu. Sesler beni salona yönlendirirken içimden saniyeleri saymayı başlamıştım bile. Yararı olmuyordu kesinlikle zaman geçirme konusunda hatta aksine heyecanımı artırıyordu fakat ben kendimi durduramıyordum.

     Salonun kapısından içeri girdiğimde, beyaz koltukta öylesine uzanmış bir beden gördüm. Bir elinde açık olan televizyonun kumandası, diğer elinde telefon öylece atmıştı kendini koltuğa Kuzey. Başı koltuktan düşmek üzereydi, gözlerinin altındaki morluklar uyuyamadığı konusundaki tahminlerimi dopru çıkarıyordu. Onun bu masumane hali karşısında gülümserken, onun biraz daha uyumasına müsaade etmeye karar verdim ve televizyonun altındaki dolapta uzun film geceleri için sakladığım battaniyeyi çıkarıp Kuzey’in üstüne örttüm.

   Yiyecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa yöneldiğim sırada arkamdan cılız bir ses, “Melis.”diye seslendi. Arkamı döndüğümde Kuzey koltukta doğrulmuş, yorgun gözlerini ovuşturarak ayağa kalkmaya çalışıyordu.

    “Biraz uyu, Kuzey.”diye mırıldandığımda beni dinlemeyerek ayağa kalktı ve, “Saat kaç?”diye sordu. “Eğer doktor randevusu için soruyorsan daha erken.”diye yanıtladım onu ve yanına gidip kollarından tutarak onu koltuğa oturttum. Yorgunluktan hemen başı koltuğun dayanma yerine düşerken, “Yorgunsun.”dedim yumuşak bir sesle.

  “Değilim.”diye inkar etti ama sesinden bile yorgunluk akıyordu. “Sadece pek iyi bir gece geçirmedim, o kadar.”

     “İşte bu yüzden uyuman lazım.”dedim traşın ardından yüzünde yeni yeni çıkan sakal izlerini okşayarak. “Seni düşünüyorum.” Yüzündeki ellerimi elleri arasına aldı ve, “Ben de seni düşünüyorum.”dedi. “Ve uyuyamıyorum.”

    “En azından ben yiyecek bir şeyler hazırlayana kadar denesen.”dedim tatlı tatlı. Başını salladı ve gözlerini kapadı. Yanından kalkıp mutfağa yöneldim ve ne yapabileceğimi düşünerek etrafa bakmaya başladım. En sonunda fazla yaratıcı olmayan bir omlette karar kıldım.

Melis'in Anı DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin