17. BÖLÜM "PARTİ"

1.5K 32 22
                                    

"Dünyada her şeyi bir gün acı ile kaybetmek için kazanırız."

-Friedrich Schiller

💣

Verandanın soğuk merdivenlerine oturdum. Titriyordum. Serin havanın üzerimde yarattığı etki, Maral'ın söylediklerinin yarattığı etkiyle aynıydı.

"Yirmi yıl önce İrisya ordusu, başkanı görevden almak, pois madenini yok etmek için geldi. Annen ve baban aralarındaydı." Dedi Maral. İşte bu şaşırtıcı bir bilgiydi. Area'da geçirdiğim onca zaman kendimi hiç oraya ait hissetmemiştim ancak bunun uyumsuzluğumdan kaynaklandığına inanmıştım. Şimdi anlıyordum. Gerçek anlamda buraya ait değildim. Bu ülkeye bile ait değildim. Çok farklı bir hayatım olabilecekken, adeta cehenneme hapsolmuştum.

Ürperdim. Duyduklarımı hazmetmenin ağırlığıyla ezilmiştim. Omuzlarım düştü. "Sonra ne oldu?" Cevabını bildiğim halde sormadan edememiştim. Sesli duymak belki de kabullenmemi kolaylaştırırdı.

"Feza Atan başa geçeli çok olmamıştı ama anlatılana göre bunu çok önceden planlıyordu. Pois madenini keşfetmiş, gücünü tatmıştı. İnsanların körü körüne ona bağlandığını görmek egosunu tatmin ediyor olmalı. Yanında çalışırken tüm bunların farkına varmak kolay değildi." Derin bir nefes aldı. "Eğer İrisya'lılar onu durdurmaya çalışmasaydı hedefine şimdiye kadar ulaşmış olurdu. Engelleyemediler ama geciktirmeyi başardılar. Bir hiç uğruna feda edilmedi o kadar insan."

Yaşadıkları ağırdı. Sadece onun değil, Ateu halkının, İrisya ordusunun, annemin, babamın... Poisin etkisinde kalmış, bu zehir yüzünden hayatını kaybetmiş, kaybetmek üzere olan herkesin... Gidenler için yapılabilecek bir şey kalmamıştı belki ancak kalanları korumak hala elimizdeydi.

"Önce tepemize bombalar yağdırdı. Sonra da tüm köyü ateşe verdi." Dedi Maral. "İrisyalıları değil, bu topraklardaki herkese zarar vermek istedi. Onun için savaşan bize bile." Hissettiği hüzün, gözlerinden okunuyordu. "Geç farkına vardım. Neler olduğunu çok sonra anladım. Ardından da hemen Çember'i terk ettim ve buraya geldim."

Ona olan öfkem, yerini acıma duygusuna bıraktı. Geçmişe dönmek, bu halkın, İrisya'nın, benim kaybettiğim her şeyi geri getirmek istiyordum. Bunu yapmamın imkânsız olduğunu bilmeme rağmen, içtenlikle diledim.

"Bütün köy yıllardır bu gerçeği biliyor mu yani? Feza'nın tüm yaptıklarını." diye sordum. Bu insanların, bunca kötülükten haberdarken öylece durmuş olmalarını kabullenemiyordum. Kimse bu düzeni değiştirmeye çalışmamış mıydı yani? Feza'ya meydan okumak o kadar mı zordu? Ölümsüz değildi ya bu adam.

"Bizimle bir anlaşma yaptı." Dedi Maral. "Daha doğrusu yapmaya zorladı."

Hah. Buna neden şaşırmamıştım acaba? İnsanları manipüle ederek kendi istediklerini yapmaya mecbur bırakmakta uzmandı belli ki. Onun için yemek yemek veya yürümek gibi sıradan bir olaydı.

Gittikçe meraklanıyordum. Kirpiklerimi kırpıştırdım. "Nasıl bir anlaşma?"

Maral'ın yüzü gerildi. "Savaş sırasında birçok çocuğu zorla alıkoydu. Onları hayatta bırakmak karşılığında Ateu'dan ağzını kapalı tutmasını, hatta bu köyün kendini Aranya'dan soyutlamasını istedi."

Şok oldum. Bu kötülüğü beklemediğimden değildi ama yine de bir şekilde fazla geldi. Bunun ağırlığıyla yaşamak zorunda kalan insanları düşündüm. Hayatlarını mahvetmişti. Etmeye devam ediyordu.

Daha fazlasını öğrenmeye korkuyor ancak öğrenmem gerektiğini de biliyordum. "O çocuklar burada mı şimdi?"

İfadesi bir kez daha berbat bir haber vereceğini belli etti. Kendimi en kötüsüne hazırladım.

ÖLÜM ÇEMBERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin