"İyi veya kötü diye bir şey yoktur. İnsanlar iyi veya kötü olmayı düşünceleriyle belirler."
-William Shakespaare💣
Şaşkınlık tüm hücrelerimi ele geçirmiş, beni adeta dünyadan koparıp almıştı. Öyle ki birkaç saniye ne konuşacak ne de nefes alacak gücü kendimde bulabildim.
Ceyla'nın sözlerini zihnimde bir noktaya yerleştirmeye çalışıyordum ancak hazmetmesi o kadar zordu ki bırakın yerleştirmeyi anlayamamıştım bile. Sadece öylece durdum ve onun bana daha elle tutulur bilgiler verebilmesini bekledim. "Güneş?" dedi biraz da endişeli bir sesle. Zorlukla yutkundum. "Buradayım." Diye mırıldandım sesin bana ait olmasına şok olarak. Oysa konuşabileceğimi hiç sanmıyordum.
"Veliaht doğduğunda, annesi ölmek üzereydi ve bebeğini Feza'nın eline bırakmaktan çok korkuyordu. Birlikte bir plan yaptık." Belki de tepkimi ölçebilmek adına bir an duraksadı. "Devam et." Dedim emredici bir tonlamayla. Midemin ağrısını görmezden geliyor, omuzlarımı düşürmeden sözlerini tamamlaması için bekliyordum.
"Bebeği... Kimsesiz bebeklerin olduğu küvözlerden birindeki ölen bebekle değiştirdim."
"Ne?" diyerek bağırdı Gölge herkesten önce tepki vererek. Kulaklıkta yankılanan sesi içimi ürpertmişti. Bilemiyorum. İçimi ürperten öğrendiklerimin ağırlığı da olabilirdi.
Ortada bir veliaht vardı. Nerede olduğunu bilmediğimiz ve hatta kim olduğundan habersiz büyümüş ya da bir noktada ölmüş bir veliaht... Bir de Demir... Veliaht olarak büyümüştü ancak bir yerlerde başka ve muhtemelen daha sevgi dolu bir ailede büyüyebilme şansı elinden alınmış Demir... Feza'nın çocuğu olamayacak kadar iyiydi. Ancak onun çocuğu olarak yıllarını geçirmek zorunda kalacak kadar da şanssız...
"Feza... Biliyor değil mi?" diye sordum sonunda biraz da olsa toparlanarak.
"Onlara ölü bebeği teslim ettim. Karısı ölünce veliahtsız bir başkan olmak istemediği için bir çocuğu evlat edindi."
Ah...
Öz oğlu olduğunu düşündüğümüzde bile Feza'nın ona yapabileceklerinden korkarken şimdi yaşanacak felaketleri hayal etmeye zihnim yetmiyordu.
"Tamam..." derin bir nefes aldım. "Sıkıntı yok. Hala Demir resmi olarak veliaht." Tüm bu öğrendiklerimi ona nasıl söyleyeceğimi ve bunları nasıl kaldıracağını o an düşünmedim. Arkadaşımın nasıl bir acı çekeceğini kafamda canlandıramazdım ama benzer acıların neler hissettirdiğini bildiğimden, Demir yerine de kırılan kalbimi şimdilik susturdum.
"Eğer Feza bunu açığa çıkarırsa... Demir kan şartını yerine getirmediği için tahta geçemez." Dedi Ceyla. Beynim patlamak üzereydi. Sakinliğimi korumaya çalışıyordum ancak ellerim titremeye başlamıştı. "Çıkaramayacak." Dedim yine de sesimin kendimden emin çıkması için çaba harcayarak. "O kadar yaşamasına izin vermeyeceğim."
Hızlıca araçtan indim. "Feza'yı oradan çıkarmak zorundayız." Dedim endişeli bir ifadeyle beni izleyen anneme. Başım dönüyordu ama umursayacak halde değildim elbette. Elimi aracın soğuk, metal zeminine yaslayıp destek alarak ayakta kalmayı sürdürdüm.
"Pamir'in gönderdiği ekip buraya varmak üzeredir." Diye yanıtladı beni ama bekleyecek kadar sabrım kalmamıştı ki. Bir şeyler yapmadan durmak beni öldürüyordu. Feza'ya meydan okuyamamak ve beni alt ettiğini düşünmesine izin vermek... Her an çıkıp Demir'in başını yakabileceğini bilerek orada zevk içinde bir zafer ilan etmesini kabullenemiyordum. "Onu oradan çıkarmanın bir yolu olmalı."
Beni istiyordu. Garip bir intikam peşindeydi. Kulmenlerin beni vurmamasının, Çember'i kaderine terk edip, Ateu'da benim için akıl almaz bir karşılama hazırlamasının başka anlamı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÇEMBERİ
Aksiyon#bilimkurgu kategorisinde birincilik 🥇😇 Paralel evrende Dünya yerle bir olmuşken, geriye kalan bir avuç insan iki farklı ülke kurmuş, aradaki tüm bağları kopartmıştır. Diktatör Aranya'nın bozuk sisteminin içinde kimsesiz bir çocuk olan Güneş, çıka...