47. BÖLÜM "DESTEK"

47 11 8
                                    



"Düşmanını küçümseyen, yenilgiyi peşin kabul etmiş demektir."

-Serhat Kestel

💣

Etraf karanlıktı ve fenerin ışığına rağmen birkaç metre ilerisini dahi zor seçiyordum ancak zaten görmem de gerekmiyordu. Çünkü biliyordum. Herkes buradaydı. İnsanlar benimleydi. Bu yüzden yapabilirdim. Feza Atan'ı alt etmeye ilk defa yaklaşmıştım. Ayaz'a, Demir'e, Kutay'a, Asel'e, Gölge'ye, Maral'a, Ateu'a, Kinara'ya ve daha nicesine bir söz vermiştim. Pes edemezdim. Kimse için, canımı ne kadar yakarsa yaksın, vazgeçmeyecektim. O an hayatım boyunca verdiğim en zor karardı belki de bu ancak uzun zaman sonra yolumdan emindim ve ne olursa olsun dönmeyecektim.

"Bir B planımız var mıydı?" diye sordu Ayaz hala elimi tutarken.

Gerçekler her zaman zihnimdeki hayal dünyam kadar umut vadetmiyordu.

"Hayır." Dedim omuzlarımı düşürürken. Gölge olmadan nasıl devam edeceğim hakkında ufacık bir fikrim dahi yoktu ve zamanımız saniyelerle falan sınırlıydı. Acele etmem, bizi bir şekilde bu işten çıkaracak, mümkünse az da olsa mantıklı bir plan yapmalıydım.

Ayaz'a döndüm. "Bu kargaşada insanlara panzehir veremeyiz ama hiç poisin almamış birilerini bulabiliriz." Dedim. "Bize yardım edebilecek birilerini." Kaşları çatıldığında konuşmayı sürdürdüm. "Sen geriye dönüp Asel ve diğerleri iyi mi bak? Tehlikedeki tek kişi Gölge mi öğrenmemiz lazım." Derin bir nefes aldım. "Ben Area'ya gireceğim ve onlarla konuşacağım."

Hızlıca itiraz etti. "Saçmalama Güneş. Elini kolunu sallayarak yüzlerce kişinin arasına dalamazsın. Neden seni dinlesinler ki?"

Haklıydı. Ülkelerine ihanet etmeleri için bir sebepleri yoktu ancak birkaç saniye düşündükten sonra yardımlarından ziyade yapılabilecek başka şeyler olduğuna karar vermiştim. Kimseyi kendi tarafıma çekme niyetinde değildim. Ufak bir isteğime de hayır diyeceklerini zannetmiyordum.

"Tam olarak aklımdaki şey bu değil. Beni dinlemelerini istemiyorum. Binayı terk etmelerini istiyorum." Diye açıklamaya çalıştım kafamdaki planı. Dile dökünce sandığım kadar kolay olmadığını fark etmiştim ancak başka çarem olmadığı da aşikardı.

"Tamam. Seninle gelirim. Ne istiyorsan birlikte yaparız." Dedi Ayaz hızlıca. İkimiz birden bu tehlikeye atlayamazdık ama bunu bu şekilde söylersem asla kabul etmeyeceğini biliyordum. "Kimlerin Feza'nın elinde olduğunu öğrenmemiz gerek Ayaz. Senden başka kimseye güvenemem." Tek elini beline koyup, diğerini de öfkeyle saçlarının arasından geçirdi. Bir karar vermeye çalışıyordu ve belli ki epey zorlanıyordu da. Onu ikna etmekten başka çarem olmadığı için konuşmayı sürdürdüm. "Söz veriyorum. Her şey yolunda gidecek. Tek istediğim Asel'lerin olduğu noktaya ulaşıp bana iyi olduklarını söylemen. Sonrasında yanıma gelirsin. Anlaştık mı?"

Saniyeler dakika, hatta saat kadar uzun gelirken, Ayaz önündeki seçenekleri değerlendiriyordu. Onu anlıyordum çünkü bana böyle bir teklif sunsa asla kabul etmez ve peşine düşerdim. Yine de onun daha mantıklı davranması için dua etmeye başladım. Ne yazık ki onun ya da benim hayatım bir öncelik değildi. Kurtarmamız gereken bir insanlık vardı.

"Tamam. Çok çabuk olacağım." Dedi en sonunda iki elimi birden avuçlarının içine alırken. "Tamam." Dedim hızlıca. Eğilip dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. "Dikkatli ol."

Başımı salladım. "Sen de." Ve ikimizden biri vazgeçmeden arkamı dönüp koşmaya başladım. Nasıl bir işe bulaştığımı bilmiyordum ama neyse ki umursamıyordum da. Elimdeki tüm ihtimalleri denemek, bu savaşı kazanmak zorundaydım.

ÖLÜM ÇEMBERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin