Özgür Asil'den...
Model'in şarkısının sözleri kafamda yankılanırken geçen günlere ve eksilen özgürlüğüme bakıyordum. Biz hiç becerememiştik, sevmeyi, sevilmeyi ve terk etmeyi...
Hayat monotondu, böyle olması işime gelirdi. Dolunay'la sohbet etmek güzeldi. Konularımızı kontrol ettiğimiz sürece gerçekten iç ısıtıcı bir şekilde konuşuyorduk.
Gülümsemesini seviyordum, benim yüzümden hep ağlamıştı. Umarım benden sonra da hep gülerdi.
Alışmıştım, zihnimdeki bütün kargaşaya alışmıştım. Dinginleşmeyeceğini bildiğimden umursamamayı öğrenmiştim. Beni bekleyen geleceğe kollarımı açmıştım, 23 yaşındaydım. Hala öğrenmem gereken çok şey vardı, hayat benim için hiç başlamamıştı. Belki de ceza çekmek de deneyimlemem gereken bir şeydi...Belki anlamam gerekiyordu...
Dolunay da kendini bu duruma alıştırmış gibi gözüküyordu, beraber geçireceğimiz son güne uyandığımızda öngördüğüm gibi hüzünlü değildi. Yüzü gülümseyerek uyanmıştı, ya bana belli etmemek için iyi rol yapıyordu ya da gerçekten bu durum artık canını sıkmıyordu.
Ailevi meselelerden konuşurken babası ile ilgili kafama takılan bir şeyi sormuştum. Burada olmasına nasıl izin verdiğini merak etmiştim. Dolunay da gülüp ona sormadığını söylemişti.
O adam Dolunay'ın ona sergileyeceği her kötü davranışı hak ediyordu, o adam bir baba olamazdı. Kızını satan baba olmazdı...
Dolunay annesinden bahsederken gözleri doluyor, babasından bahsederken gözünün feri sönüyordu. Siyah saçlarını babasından aldığı için onlardan nefret ettiğini ama boyatmanın da tehlikeli olduğunu belirtmişti.
Bir insandan nefret ederken onun zihnimizde, bedenimizde bıraktığı her etkiden nefret ediyorduk aslında. Onu yadırgayamazdım. Ailemle kavga ettiğimde ve onlardan nefret ettiğimi sandığım anlarda aynada yüzüme baktığımda babamın yüzünü görür gibi olurdum. Bu beni delirtirdi, yüzümü parçalayasım gelirdi. Öfkenin nereden çıkacağı belli olmuyordu.
O küçük ve sessiz evde bir hafta geçirmek bana iyi gelmişti. Kendimi iyi anlamış hatalarımı daha iyi kavramıştım. Öğrenmiştim, sadece katilim demekle bitmiyordu. Dahası vardı, bu konu sandığımdan da derindi.
Dolunay'ın tepkisizliği beni günün ilerleyen saatlerinde korkutmaya başlamıştı. Korkuyordum, bana bir takıntısı olduğunu bildiğimden kendine zarar vermesinden korkuyordum. Biri daha zarar görmemeliydi, herkes yeterince yıpranmıştı.
"Özgür, senden bir şey isteyeceğim."
Dolunay beklentiyle konuştuğunda ona döndüm. Evin salonunda her zamanki gibi oturuyorduk, saat öğle vaktini geçmişti. Zaman daralmıştı.
"Beni hiç unutma, olur mu?" dedi gülümseyerek. Acı bir gülümseme değildi bu, sıcak bir tebessümdü. Ona acı veriyor muydu bilmiyordum ama bana acı vermişti bu durum. Onu istesem de unutamazdım ki...
"Senin için yaptıklarımı değil, insan olarak beni hiç unutma lütfen."
Kafamı salladım, gülümsemesine gülümsemeyle yanıt vermiştim. Memnuniyetle başını eğdi, beni bakışlarıyla sevdi.
Aşktan yana yüzünün gülmesini de ümit ediyordum, daha farklı bir şekilde ve zamanda tanışsak belki bizim için her şey farklı olurdu ama olabilecek en yanlış zamanda tanışmıştık. O, onu sevecek birini hak ediyordu.
"Direkt karakola mı gideceksin?" dedi birden konuyu daha soğuk bir yöne çevirerek. Kafamı salladım. Ayağa kalktı, evin içinde yürüdü ve yanında getirdiği çantaya gitti. Orta kısmı açıp eline bir şey aldığında ne aldığını görememiştim. Önüne döndüğünde farkındalık tam anlamıyla sardı zihnimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gördüm Seni~texting~
Short Storyanon123: Gördüm seni anon123: Biliyor mu sevgilin? ozgurasil: Neyi? anon123: Abisini öldürdüğünü?