1.0

191 15 34
                                    

Özgür Asil'den...

Uyudum, bir kabusun içinde açtım gözlerimi. Gördüğüm kabus oldukça korkutucuydu ama uyandığımda başlayan kabus kadar değildi. Duşa girdim, üstümü giyindim ve aynaya bakıp yüzümdeki yorgunluğun izlerini görmeden evden çıktım. Bir ceset gibiydim, yürüyordum ama içten içe ölüyordum. Yerdeydim ama bu dünya beni ayağa kalkmaya zorluyordu.

Öfkeliydim ama yumruklarım bile hedefi şaşırıp kendi bedenimle çarpışıyordu.

Hava sıcaktı, yürüme mesafesindeki parka yavaş adımlarla yürüdüm. Gökyüzü masmaviydi, güneş parlıyordu. Alnımda ter damlacıkları birikene kadar parka yürüdüm. Nihayet parka vardığımda çocuk parkından uzaktaki banklardan birine oturdum. Oturmadan önce cebimin arkasına sıkıştırdığım sigara paketinden bir sigarayı çıkarıp sağ elimle iki parmağımın arasına sıkıştırıp ucunu ön cebimden çıkardığım çakmakla yakmıştım. İçime çektiğim duman ciğerlerime ulaşıp havaya karıştı. Sigara içmeye başlayalı çok olmamıştı. Birkaç aydır içiyordum ve bunun da başka bir intihar olduğunun farkındaydım çünkü ailemde akciğer hastalıkları yoğundu.

O kadar kaybetmiştim ki yaşama isteğimi...umrumda bile değildi.

Geçen dakikalar sonrası, ilk sigaram bitmişti ve ikinciye başlamak üzereyken beklediğim kişi yolda belirmişti.

Tuğra.

Boynuna kadar gelen uzun saçlarını toplamıştı, sakalları onu son gördüğümden beri hafifçe uzamıştı. Bakışları düzdü, ellerini pantolonunun cebine sıkıştırmış bir şekilde yürüyordu. Oturduğum bankı fark edince adımlarını hızlandırdı, yanıma geldiğinde kısık sesle selam verdi ve banka oturdu.

"O günden beri görüşemedik." dedim sesimi nötr tutarak. Ona doğru dönmüştüm, Tuğra da kafasını salladı. "Sorma; polisler, davalar, ifadeler falan derken seninle hiç konuşamadık. Nasılsın?"

Tuğra üniversiteden arkadaşımdı, okul tatile girdiğinden fazla görüşememiştik. En son görüşmemiz ise...

"İyiyim, sana bir şeyler sormaya geldim."

Yüzü birden bulutlandı. "Bir sorun mu var?" Yüz ifadem durumu belli etmiş olmalıydı. "Sence yok mu?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Bana bir şeylerin itirafını yapmasını istiyordum, bilsem de...

Derin bir nefes aldı. "Neyden bahsediyorsun? Bildiğimiz sorunlardan başka bir sorun gelmiyor aklıma."

Sinirlendiğimi istemsizce sıktığım yumruklarımdan anlamıştım. Gözlerimi yumdum ve içimden saymaya başladım, beşe bile gelmeden gözlerimi tekrar açtım ve "Dolunay'ı nereden tanıdığınla ve nasıl onun casusluğunu yaptığınla başlayabilirsin." dedim birden. Tepkisi gözlerini büyütmek olmuştu. "Siktir, sen nereden biliyorsun bunu?"

"Nereden bildiğimi siktir et, sadece anlat." dedim sert bir şekilde. Kaderine razı gelerek bir şeyleri nihayet anlatacağını fark ettiğimde dikkat kesildim. Kızmamdan korkan bir yüz ifadesi ile konuşmaya başladı.

"Dolunay'ı bizim üniversiteden tanıyorum. Birkaç ortak dersimiz olmuştu, hakkını ödeyemem iyi notlar vermişti beleşe. Bir gün seninle arkadaş olduğumu öğrenmiş olmalı ki bana sana yanık olduğunu söyledi. Yardım etmemi istedi, o zamanlar Meltem yoktu. Kabul ettim. Birkaç kez gittiğimiz mekanların ismini söyledim. Seni görmek iyi geliyormuş, özellikle sınav döneminde stresini atıyormuş. Kıramadım, güzel seviyordu çünkü."

Duraksayıp derin bir nefes aldı. Hissettiği bu yoğun duygular karşılıksız olduğu için bir kez daha içim acımıştı.

"Son olaylardan önce yaz tatili girdiği için seni hiç göremediğinden yakınıyordu. Ben de bir ara yine dışarı çıkmayı düşündüğümüzü söyledim. Rica etti, evine yakın bir yerlerde oturmamızı söyledi. Gizli gizli görmeye gelecekmiş. Ben de zararı olmaz diye tamam dedim. Kısaca bu."

Gördüm Seni~texting~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin