1.8

110 9 4
                                    

9 sene önce...

Küçük kız sınavdan iyi bir not aldığı için güle oynaya yürüme mesafesinde olan evin yolunu tutmuştu. Paçasını kirlettiği lacivert pantolonu ve beyaz lakosu üstündeydi. Annesinin özenle ördüğü saçları dağılmıştı, küçük saç tutamları örgülerin arasından fırlamıştı.

Hiçbir arkadaşı onun yaşadığı yerde oturmadığından tek başına yürüyordu, hava ılıktı. Güzel bir ilkbahar günüydü, güneşin batmasına az kaldığından gökyüzü değişik tonlara bürünmüştü.

Bugün biraz geç kalmıştı Dolunay, voleybol kursuna katılmıştı çünkü.

Eve ulaştığında anahtarıyla direkt eve girdi, bu saatlerde babası ve annesi evde olurdu ama alışkanlığını terk etmedi. Annesinin düzenli bir işi yoktu, bazen evde olurdu bazen de olmazdı. Bu yüzden evin yedek anahtarı hep Dolunay'da olurdu.

Eve girdiğinde başta sessizlik karşılamıştı onu. Üstünü değiştirmek için odasına doğru ilerlerken koridorun sonundaki odadan gelen sesler Dolunay'ı engelledi. Anne ve babasının odasından kavga sesleri gelmesi alışık olduğu bir durumdu çünkü babası annesinin onaylamadığı kötü işlere girişiyordu, bu yüzden aldırmadı. Aldırdığında en çok zarar gören kendisi oluyordu.

Banyoya gidip elini yüzünü yıkadı, daha sonra karşıdaki odasına gidip üstünü çıkardı. Hep düzenli tuttuğu odasına baktı, her şey yerli yerinde duruyordu. Düzen takıntısı daha bu yaşındayken vardı, 13 yaşında bir kız için oldukça düzenliydi.

Mutfağa gidip atıştıracak bir şeyler almak istedi, odadan çıkıp mutfağa yürüdü. Bu sırada ebeveynlerinin odasından gelen seslerin kesildiğini fark etti. Bu kez çabuk sonlanmıştı kavgaları. Yine ne için kavga ettiklerini merak etmişti.

Buzdolabını açtığı anda bir kapı hızlıca açıldı. Dolunay sesi duymasıyla beraber mutfaktan çıkıp salona gittiğinde babası ve onun kucağında baygın bir şekilde yatan annesini fark etti. Kalbi hızlandı, annesine ne olmuştu?

"Baba...ne oldu anneme?!" Sesini yükseltmişti, telaşlı babası kızının sorusunu yanıtsız bıraktı. Babası evden çıktığında ayağına hiçbir şey giymeden Dolunay da koştu dışarıya. Annesini arabaya bindiren babası Dolunay'a "Sen evde kal, ben anneni hastaneye götürüyorum." dedi hızlıca. Sürücü koltuğuna doğru yürüdüğünde Dolunay ayağına batan taşları umursamadan arabaya koştu. Ön koltuğun kapısını açmaya çalıştı.

"Baba! Ne oldu anneme?! Ne olursun ben de geleyim!"

Ağlamaya başladı, kapı kilitliydi. Babası haykırışlarını umursamadan arabayla evden uzaklaştığında Dolunay olduğu yere çöktü, sessizce ağlamaya başladı. Hiçbir şey anlamamıştı, hiçbir kavganın sonu böyle bitmemişti. Babası annesine bir şey mi yapmıştı?

O kaldırımda oturmuş bir şekilde ağlarken dibinde duraksayan siyah rugan ayakkabılara sahip bir kişi ağlamasını aniden kesmesine sebep oldu. Kafasını kaldırdı, yaşlı yeşil gözleriyle yanında dikilen adama baktı. Takım elbiseli, orta yaşlı bir adamdı. Uzun sakallarında beyazlıklar vardı, ona durumu anlamaya çalışır gibi bakıyordu.

"Neden ağlıyorsun kızım? Baban nerede? Burası Salih Asrışan'ın evi değil mi?"

Dolunay ağır ağır kafasını salladı ayağa kalkarken, adamdan bir adım uzaklaşıp ıslak gözlerini sildi.

"Babam gitti, bir işi çıktı. Siz kimsiniz?"

Korkarak sormuştu, babası ile muhattap olan kişiler genelde iyi insanlar olmazdı. Endişesi ve korkusu artmıştı. Neyi düşüneceğini şaşırmıştı.

"Babanın bir arkadaşıyım, geç oldu. Ayaklarında ayakkabın da yok, bu şekilde durma dışarıda. Evine git."

Dolunay adamın varlığından tedirgin olduğu için eve doğru yürüdü. Cevap bile vermemişti, titreyerek eve girdi fakat dış kapıyı tamamen kapatmadı çünkü eve girmeden önce adamın telefonunu kulağına dayadığını görmüştü. Babası ne çeviriyordu?

"Salih Asrışan evinde yok. Teklifimize hala bir yanıt vermedi. Tehdit etmeniz bir işe yaramamış gibi biraz daha sıkıştırın."

Adamın cümlelerini duyduğunda elini ağzına götürdü. Güvende hissetmiyordu, her gün babasının belalı işleri yüzünden daha çok tehlikeye düşüyordu.

Adamın güldüğünü duydu. Kulağını daha çok kapıya yasladı. Yutkunmasını kesemiyordu.

"Daha fazla vaat vermeyin adama, kızını alıp üstüne para vereceğimizi söyledik. Daha ne istiyor?"

Adam bağırdığında sözleri Dolunay'ın kaskatı kesilmesine sebep oldu.

Kızını almak...üstüne para vermek...

Olduğu yere yığılacak gibi oldu, kendini zorla ayakta tutmaya çalıştı. Bedenindeki bütün güç çekilmişti. Elleri buz gibi olmuş, öğrendikleri karşısında ne düşüneceğini şaşırmıştı.

"Kızını gördüm şimdi, sokakta ağlıyordu. Biraz daha bekletirse farklı yollara başvuracağımızı ilet."

Dolunay son cümleyi duyunca kapıyı ses çıkarmadan kapattı ve kilidi üç kez çevirdi. Kapıya yaslanıp yere çöken kız bir anda üstüne yıkılan hayatı yüzünden ağlamaya başladı. Korkudan titriyordu, hem annesini hem kendini düşünüyordu.

Midesi iyice bulanmaya başlayınca dermanı kalmasa da zorla ayağa kalkıp banyoya gitti ve ağlayarak klozete eğildi. Midesindeki her şeyi boşalttığında sifona zorla basıp ağzını çalkaladı. Lavabonun üstündeki aynada yüzünü gördüğünde aynadan uzaklaştı. Korkunç gözüküyordu.

Banyodan çıktı ve odasına girdi, akşam boyunca yorganın altında ağladı. Bütün hayatı gözlerinin önünden geçerken ağlamayı sürdürdü. Gözleri ağlamaktan ağrımaya başlamıştı. Saat ilerledi, evin kapısı yavaşça çalındı.

Dolunay yataktan hızlıca kalktı, dış kapıya gitmeden önce mutfağa gidip eline bir bıçak aldı. Sakin kalmaya çalışarak dış kapıya ilerledi, kimin geldiğine baktığında babasını gördüğünde tuttuğu nefesi bıraktı. Kilidi üç kez çevirip kapıyı açtı. Kapıyı açtığında karşısında gördüğü enkaz bir kez daha yutkunmasına sebep oldu. Babasının siyah saçları dağılmış, gözleri kıpkırmızı olmuştu.

"Baba...annem nerede?" dedi korkarak. Babasının dudakları titriyordu, dağ gibi duran adam dizlerinin üzerinde yere çöktü ve ağlamaya başladı.

"Anneni kaybettik kızım." dedi ağlayışlarının arasından. "Annen yok artık."

Gördüm Seni~texting~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin