0.5

285 20 26
                                    

Kız elindeki bardağa baktı, parlak ışıkların aydınlattığı karşısındaki adama döndü. Etrafta herkes öylece dans ederken o, Özgür'e bakıyordu. Yanındaydı, masa boştu. İzin istemeden oturmuştu.

"Seni tanıyor muyum?"

Özgür'ün gözleri kısıldı, Dolunay'ın yüzüne dikkatlice bakıyordu. Bakışları kızın bedeninde sorgularcasına gezindiğinde Dolunay derin bir nefes aldı. "Tanıyorsun."

Özgür içinde sağlam bir içki bulunan yarısı bitmiş bardağı kafasına dikledi. Gözlerini Dolunay'ın üzerinden çekmemişti. Dolunay o an kısa süreliğine de olsa umutlandı. Ona durmadan bakıyordu, görüntüsünü beğenmiş miydi?

"Nereden tanıyorum?" Özgür kısık ama etkileyici bir ses tonuyla konuştuğunda Dolunay'ın içi titredi. Bunu belli etmemeye çalışsa da afallamıştı. "Okuldan."

Özgür gözlerini kıstı ve bir kez daha karşısındaki kızı süzdü. Garip bir şekilde tanıdık geliyordu ve muhtemelen doğruyu söylüyordu. Güzeldi, bunu inkar edemezdi. Hatta...biraz fazla güzeldi.

"Neden öyle bakıyorsun?" Dolunay çekingen bir şekilde konuştuğunda Özgür dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını kaldırdı. "Güzelsin."

Dolunay'ın başı dönmüş, bedeninde bir patlama yaşanmıştı. Tam göğsünün üstünde bir şeylerin parçalandığını hissediyordu. Utandı, amacı sadece sohbet başlatmaktı ama Özgür akıl bırakmamıştı.

"Neden geldin yanıma?"

Özgür'ün sorusu Dolunay'ın ifadesini değiştirdi, düşündürdü. Buna rağmen hızlı bir cevap verdi. "Sohbet etmek istedim."

Özgür aniden elini kaldırıp Dolunay'a yaklaştı ve kızın yüzüne düşen saç tutamını yavaşça geriye attı. İşine çok odaklıydı ve Dolunay'ın nasıl bir halde olduğunu göremiyordu. "Ben sohbet etmek istemiyorum." Özgür yoğun bakışları Dolunay'ın üstündeyken Dolunay bir an söylediği cümleyi farklı algılayıp oradan uzaklaşmak istedi.

"Peki." dedikten sonra ayağa kalkmaya yeltendi. Tam kalktığı sırada Özgür'ün eli bileğine dolandı ve onu kendine doğru çekti.

Bir anda kendini Özgür'ün kucağında bulan Dolunay nefes alamadı ve düşecek gibi hissetti. Kollarını düşmemek için Özgür'ün boynuna doladığında ağzından ufak bir mırıltı çıkmıştı. "Ne yapıyorsun?" diye sordu gergince. Özgür'ün eli belindeydi ve üstündeki kısa elbise iyice kısalıp bacaklarını ortaya çıkarmıştı.

Dolunay gergince etrafa baktı, kimse onlara bakmıyordu. Özgür'ün kucağından kalkmak istedi fakat belindeki tutuşu sertleştiğinden bu isteğini gerçekleştiremedi. Tekrar başını Özgür'e çevirdiğinde ne kadar yakın olduklarını hesaba katmamıştı. Burunları birbirine değdi. Dolunay o gece ayın gökyüzünden sonsuza dek silinceğini hissetti.

Ay artık özgürdü.

"Gece saçlı kız, neden kaçmaya çalışıyorsun? Gelen sendin."

Gelen oydu ama bu amaçla gelmemişti.

Belki de...kendini durdurmamalıydı. Belki de bu sadece basit bir çekimdi. Elde edince bırakırdı yakasını. Göğüs kafesini saran sarmaşıklar kururdu belki.

"Bunun için gelmedim." dedi Dolunay tek seferde. Sesi kısıktı, Özgür'ün bakışları yüzünün her bir zerresinde dolaşıyordu. Dolunay da çekinmeden ona baktı, gözlerinde ne görüyordu?

"Ama buradasın ve bunu sen de istiyorsun. Neden kendini engelliyorsun?"

Özgür'ün dibinde konuşması ve nefesinin dudaklarını okşaması ürpertiyordu Dolunay'ı. Tüyleri diken diken oluyor, karnına bir sıcaklık yayılıyordu. Ne yazık ki Özgür haklıydı. Dolunay da o anda iç güdülerine engel olamıyordu.

Özgür'ün iyice dibine girdi, dudaklarının arasında santimlik mesafe kaldığında "Kendimi engellediğimi kim söyledi?" diye fısıldadı. Bu sözünden sonra Özgür daha fazla duramadı ve dudakları arasındaki o kısa mesafeyi de kapatıp dudaklarını birleştirdi.

İkisi de saniyelik de olsa duraksadı, Dolunay kendini kaybetmişti. Başı dönüyor, zihni çatlıyordu. Kalbi ağzında atıyordu. Kafasına takılıp oradan göğüs kafesinin ortasına düşen adam onu öpüyordu, bir an özel hissetse de bu çok kısa sürmüştü.

O andan sonra hiçbir şey planlandığı gibi gitmedi, bütün iplerini kopardı. Geçeceğini umarak kendini durdurmadı. Özgür ise kanındaki alkolün de verdiği cesaretle eyleminin sonucunu düşünmedi.

Gece gündüze döndü, gökteki ay kayboldu. Güneş ışıklarını yeni yeni gösterirken hava hala tam olarak aydınlanmamıştı. Dolunay gözlerini açtığında başta nerede olduğunu kavrayamadı. Saniyeler sonra gece yaşanlar zihnine ateş yağmuru gibi düşmeye başladı. Zorla yutkundu ve çıplak belindeki kolların sahibine baktı. Baktığı anda kalbi kasılmıştı, tahmin ettiği gibi olmamıştı. Alevi sönmemişti, artık onu zihninden silmesi çok daha zordu. Çünkü artık bedeninde de izleri vardı. Planı ters tepmişti. Geçmemişti...

Kolların tutuşundan yavaşça kurtuldu ve yataktan kalktı. Odayı incelemeden hızlıca üstüne gece giydiği kıyafetleri giydi. Bedeni zangır zangır titrerken bir krizin eşiğinde olduğunun farkına vardı. Onunla olur muydu? Yoksa sadece bir geceden mi ibaretti hikayeleri?

Belki de kalmalıydı, kendi gözleriyle görmeliydi gerçeği. Ama yapmadı. Göreceği korkunç ihtimalden kaçtı. Özgür'e bir kez bile bakmadan evi terk etti.

Okulda gözü Özgür'ü ararken içi içini yiyordu. Göz göze geldiklerinde ne yapacaktı? Özgür nasıl bir tepki verecekti? İsmini bile bilmiyordu, gece saçlı kızdı onun için. Kendini kullanılmış hissediyordu. Gerçi...kullanma meselesi karşılıklı sayılırdı. Gerçekten sadece tek gece için miydi?

Özgür'ü koridorda gördüğünde bacakları titredi. O onu görmemişti ama yanına doğru yürüyordu. Dolunay gözlerini Özgür'den çekmedi. İnatla bakıyordu, bir kez olsun ona baksın diye. Özgür'ün bayık bakışları nihayet onu bulduğunda bir duygu kırıntısı aradı, uzun süre baksa ama tepki vermese bile yeterdi. Ama aradığını bulamadı. Özgür hiçbir tepki vermeden bakışlarını başka yere yönelttiğinde kalbini orada gömmüştü. Göğüs kafesine sarılan sarmaşıklar iyice gerilmiş kemiklerini ağrıtmaya başlamıştı.

Dolunay o gün yurda döndüğünde oda arkadaşlarının olmamasını fırsat bilerek bağıra bağıra ağladı. Duvara yaslanıp yere oturdu ve dizlerini kendine çekti. Saçlarını sinirle çekiştirdiğinde saç diplerine yayılan acı bile bastıramıyordu yaptığı hatayı. İşleri kendisi için imkansızlaştırmıştı. Artık bedeni alev alsa da hafızasını sildirse de unutamazdı onu.

Ayrıca onun için hiçbir önemi yoktu, sadece bir sarhoşluk kaçamağıydı. Bu gerçek bir kez daha içini yaktığında ağlaması şiddetlendi. Aşk gerçekten işleri berbat ediyordu. Onun buradaki tek amacı bir an önce mesleğini eline almak için çalışmaktı. Sonra gidecekti şehirden. Aşkı istememişti...

İstemediğin anda, diye fısıldadı iç sesi. Hem de hiç istemediğin bir anda..

Gördüm Seni~texting~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin