1.2

145 10 63
                                    

Özgür Asil'den...

Bu yaptığım beni daha çok şüpheli gösterir miydi? O gecenin yaşandığı yere hatırlamak için gelmek...üstümdeki gözleri arttırır mıydı?

Umrumda değildi.

Buraya gelmek bana iyi gelmemişti, o gecenin hayaletleri hala dolaşıyordu kuru toprakta. Serin rüzgar ağaç yapraklarını hışırdatırken kısa bir süreliğine de olsa rahatladığımı hissettim.

"Hatırla." dedim kısık sesle. "Kendinden daha çok nefret etmen için hatırlaman gerek."

Biliyordum, hatırladığım şeyler yetiyordu ama bana ne söylediğini tam olarak hatırlamak istiyordum. Asır ölmeyi hak etmiş miydi? Hak etse bile katili ben olmak zorunda mıydım?

Küçük terk edilmiş kulübeye yaklaştığımda kül olmuş odun parçalarına baktım, etrafına taşları dizdiğim anı hatırlıyordum. Henüz kendimi kaybedecek kadar içmemiştim. Saçlarımı karıştırdım. Alnıma bir tane yapıştırdım ve "Aptal!" dedim. Her şeyin silinmesini istiyordum kafamdan. O gece silindiyse her şey silinmeliydi.

Aydınlıkta her şey daha net gözüküyordu. Tuğra'nın Dolunay'ın fotoğrafını attığı bıçak yardımıyla birkaç parça eti doğradığını hatırlıyordum. Sonra bıçağı nereye koymuştu?

Hatırladım. Henüz uçuşa geçmediğim bir anda ateşin yanına usulca bıraktığını hatırlıyordum. Kısık gözlerimle bıçağı incelemiştim.

Oturduğumuz kütüklerin üzerindeki hayaletler o akşamki rollerini oynarken kendimi gördüm, Tuğra'nın yan tarafındaki kütükte oturuyordum. Asır karşımızdaydı, düşünceli bir şekilde ateşi izliyordu. Tuğra'nın yavaşça yere uzandığını gördüm, gözleri ateşteydi. Sessizdik, sadece ateşin çıtırtısı duyuluyordu. Elimdeki bardağı yudumlamaya devam ettim, daha sonrasında bütün o hayaletler silindi ve gerçek hayata döndüm.

Bir hipnozun etkisinden çıkmış gibi hızlıca Asır'ın oturduğu kütüğün arkasına doğru yürüdüm, toprakta canlılığını yitirmiş yapraklar vardı. Birkaç adım attım, gözlerim yerdeydi. O sırada birkaç yapraktaki kurumuş kan izlerini görüp olduğum yere tam anlamıyla çakıldım. Eğildim, yapraklardan birini elime aldım. Ellerim yine titriyordu, dudaklarımın arasından çıkan soluk yaprağı daha çok oynattı. Gözümün önündeki yaprağa öylece bakarken artık çoktan bu dünyadan göçüp gitmiş gibi hissediyordum.

Tam anlamıyla...dibe vurmuştum.

Ev artık dar gelmeye başlamıştı, bu sebeple buraya kadar gelmiştim. Bu sebeple biraz olsun hatırlarım diye düşünmüştüm. Hoş...ne boka yarayacaksa...

"Siktiğimin alkolü! Siktiğimin kafası! En değersiz şeyleri bile hatırlayan siktiğimin hafızası!"

Yaprağı yere fırlatıp yere çömeldim. Zorlukla nefes alıp verdim, rüzgar artmıştı. Alnıma düşen saçlarım uçuştuğunda telefonumun sesini duydum. Telefonu cebimden çıkarıp ekrana baktım, Dolunay'ın hattı takılıydı ve kendi telefonuyla beni arıyordu. Gözüm usulca saate kaydı, 16.38.

Orada biraz daha erken olmalıydı, daha dün gitmişti Hollanda'ya. Ona Yeliz'in adresini atmıştım. Bu kadar çabuk mu gidecekti?

"Efendim." dedim sesimi düz tutmaya çalışarak.

"Özgür, bana verdiğin adresin doğru olduğundan emin misin?" dedi birden. Kaşlarımı çattım, babam bizzat kendisi oraya yerleştirmişti Yeliz'i. Yanlış olmasına imkan yoktu.

"Evet eminim. Ne oldu?"

Birkaç saniye sessiz kaldı. Daha sonra "Burada başka bir aile oturuyor, onlardan önceki kiracının 3 ay önce evden taşındığını söylediler." dedi çekinerek.

Gördüm Seni~texting~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin