•Bölüm 17•

119 9 3
                                    

Gözünden akan yaşa dayanamayıp, içi tuhaf olduğunda artık söylediği her şeyin kendiliğinden ağzından çıktığını fark etti.

"Gözlerini açmadığın her dakika, her saniye benim için kayıp..."

Burak'ın elini göğsünün üzerine koydu.

"Sanki," dedi.

"Bak tam şuramda, sol yanımda,
kalbimin altında bir yer eksik kalıyor. Sonra bu kadarla kalmıyor, o eksiklik ruhuma doluyor."

Elini okşadı şefkatle.

"Uyan hadi... Aç gözlerini... Sevgilim..."

1 hafta sonra

Bir haftadır değişen pek bir şey olmasa da kötü giden bir şeyler de olmamıştı. Durumu stabil bir seyirde ilerliyordu. Normal bir odaya alınmıştı. Odadan içeri girdi. Yavaş yavaş yatağının yanındaki sandalyeye yaklaştı, elindeki ceketi bıraktı. Kulağına eğildi.

"Sevgilim, ben geldim..."

Monitöre baktı. Yine nabzı yükselmişti. Bir haftadır her onu görmeye gidişinde bu şekilde sesleniyordu. Kendisi bile şaşıyordu bu duruma ama yaşadıkları ne normaldi ki? İçindeki duyguları artık rahat bırakmıştı ve ne hissediyorsa ona söylüyordu. Oturdu ve elini tuttu.

"Beni duyuyorsun, bunu bilmek bile güzel ama... Keşke şimdi gözlerini açsan... 'Şaka yaptım, bak ayaktayım' desen bana... Tamam, vazgeçtim. Şimdilik bu da yeterli..."

Eğilip öptü tuttuğu elini.

"İyileşeceksin sevgilim... Sen iyileşirken, bu yataktan kalkarken, her zaman yanında olacağım."

Başını yavaşça göğsüne koydu.

"Sana bir şey itiraf edeceğim... Ben seni... Ben seni, hep sevdim. En başından beri... Çok düşündüm, sana bunları anlatmayarak hata ediyormuşum. Kendime karşı geliyormuşum ben. Kendime kızıyormuşum... Senin rüzgarına, çekim gücüne o kadar çabuk teslim oldum ki... Şimdiki halime şaşıyorum... Sen nasıl bir insansın sevgilim?.. O kadar fedakâr,"

Burak'ın kendini onun için siper ettiği bütün anlar geçti gözünün önünden.

"O kadar çekici,"

Yağmur altında nefes nefese kaldıkları anı hatırladı.

"O kadar sadık,"

16 yıl boyunca başka bir kadına yan gözle bile bakmayacak kadar ona bağlı oluşunu düşündü.

"O kadar sevecen,"

Sahil kenarında yürürken gördüğü her çocuğun başını okşamasını hatırladı.

"Bu insan benim çocukluğum,arkadaşım, sırdaşım, sevgilim...Benim yerim senin yanın bunu anladım. Seni çok seviyorum... Sen de bizi sev... Ve hiçbir yere gitme... Sakın bir yere gitme..."

Elleri Burak'ın elini sarmalamış, bekliyordu. Uyanmasını, gülümsemesini, çok değil 2 kelime etmesini ya da kalp atışlarının hızlanmasından başka herhangi bir tepki vermesini... Bu bir hafta öyle bir ızdıraptı ki onun için. Korkusunu babasıyla bile paylaşamadığı zamanlar olmuştu. O sırada Burak yavaş yavaş gözlerini açtı, etrafına baktı. Halide'nin saçları burnunun ucundaydı. Kokusu onu mest etmişti. Uyku mahmuru, yorgun gözleri ışıldadı. Elini sakince sarmaladığında Halide'nin gözleri hemen ona dönmüştü.

 Elini sakince sarmaladığında Halide'nin gözleri hemen ona dönmüştü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
KırağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin