"Halide, babam gelmeyecek mi? Hastaneden çıkıyorum hala ortalıkta yok adam."
Burak'ın ceketini giymesine yardım ederken, kaçamak bir cevap verdi.
"Fuat Amca dün sen uyurken geldi. Gece yani. Uyandırma dedi bana. Biraz durup gitti..."
"Ben gidince bunun hesabını sorarım ona..."
Burak'ın her şeyden bu kadar habersiz olması ve masumluğu Halide'nin içini acıtıyordu. Gözleri dolar gibi olduğunda tekerlekli sandalyeyi Burak'a doğru getirdi. Burun kıvırarak konuştu Burak.
"Binmem ben o şeye."
"Binmezsen hastaneden de çıkamazsın."
Tıpış tıpış sandalyeye oturdu.
"Hadi bakalım, gidiyoruz." dedi Halide sandalyeyi iterken.
Çok geçmeden hastane çıkışına gelmişlerdi. Burak sandalyeden kalktığında sendeler gibi olmuştu ama Halide hemen yanındaydı. Düşmesine izin vermezdi. Halide'ye dayanarak arabasına doğru ilerledi.
"Of Burak çok ağırsın!" dedi yalandan mızmızlanırken.
"E o kadar ağırlığımız olsun üzerinde..."
"Aptal..."
Gülüşürlerken Burak iyice sarıp sarmaladı Halide'yi. Fikret hızlıca onları geçip arka kapıyı açtı. Araca bindiler. Fikret de şoför koltuğuna geçti. Araba ilerlerken, Halide başını Burak'ın omzuna koyup gözlerini kapatmıştı. Günlerdir uyumaya çalıştığı uykular yarım yamalak ve acıydı ama şimdiki öyle tatlıydı ki. Burak dönüp ona baktığında iyice dalıp gitmişti uykuya. Yol boyunca birbirlerine bu şekilde dayanıp uyumuşlardı. Yine hastanedeki kabuslardan birini görüyordu Burak.
Yüzünde bir gülümseme, kalbinde uçan kelebekler. Ve o kelebekleri kanadından vuran kör bir kurşun... Yere yığılışı, Halide'nin çığlıkları... Aniden uyandı."Yine mi?" dedi Halide telaşla. Başını evet anlamında salladı. Sonra:
"Önemli değil." dedi gülümserken.
Omzundan başını kaldırıp yüzüne baktığında çok düşünceli olduğunu gördü.
"Biraz rahatla artık. Hastaneden çıktık, evine gidiyoruz, bir aradayız..."
"Haklısın, ama yapamıyorum. Bir yerde bir şeyler eksik gibi Halide. Bilmiyorum."
Halide'nin gözü boşluğa daldığında Burak devam etti konuşmaya.
"Boşver... Seni de üzüyorum böyle. Özür dilerim." dedi Halide'nin tuttuğu eline bir öpücük kondururken. Halide'nin gözleri boşluktan ayrıldığında, Burak'ın güzel yüzüne baktı.
"Seni seviyorum..."
Burak bu cümleyle aniden ona döndü. Önceki söylediklerini de duymuştu ama hep rüya gibiydi. Ama bu seferki gerçekti. Gözleri açıktı, uykuda değildi. Kulaklarıyla duymuştu. İçindeki kıpırtıya engel olamadı.
"Her şey aklından çıkabilir, unutabilirsin ama bu söylediğimi asla unutma, tamam mı?.. Ben seni seviyorum ve seni asla bir başına bırakmayacağım..."
Burak'ın gözleri dolup, ışıldadığında yüzüne ufak ve buruk bir tebessüm yerleşmişti. Eliyle narince çenesini yukarı kaldırdı. Alnına bir öpücük bıraktı en içlisinden. Ardından göğsüne sakladı Halide'nin başını.
"Bunları senden duymanın hayaliyle ne kadar yaşadım bilemezsin..."