Geçirdiği krizin sonucunda yarası temizlenmeye ihtiyaç duymuştu. Pansuman değiştirmek için Burak'ın üzerindekileri çıkarmasına yardım ediyordu. Son olarak tişörtten kurtulduklarında, Burak acıyla gözlerini kapattı ve kendini rahat bıraktı. Daha önce Burak'ın vücuduna bu kadar dikkat etmemişti. Ne kadar güçlü duruyordu. Dikkatini başka bir şeye verdi o biraz nefeslenirken. Pansuman için hazırlıklarını tamamladığında konuştu.
"Böyle durursan pansumanı yapamam." dedi.
"Dik oturman gerek." diye de ekledi.
O yatakta doğrulurken aynı anda Halide de yatağın kenarına oturdu. Her şey aniden gelişirken, dudaklarının arasında ramak kala durdular. Burak'ın gözleri Halide'nin dudaklarında gezindi. Yutkundular aynı anda. Halide yanaklarının ısındığını hissetmeye başladı yavaş yavaş. Dikkatini toplamaya çalışırken Burak hala onu izliyordu. Kahretsin! Böyle içten bakmak zorunda mıydı? Yarasına doğru uzandı. Bu sırada saçları tam olarak Burak'ın burnunun ucundaydı. Omzuna dökülen saçlarının kokusunu, ürkütmekten korkarak burnunu boynundan yukarıya doğru yavaş yavaş gezdirirken bu eşsiz kokuyu içine çekti. Gözlerini kapadı. Yıllardır burnunda tütüyordu burnunun ucundaki kadın. Biraz öyle kaldı. Halide'nin başını kaldırdığını hissettiğinde gözlerini açtı. Ona baktı. Cehennemden daha sıcaktı gözleri. Kavuruyordu. Alev alev... Burak'ın gözlerine değdi gözleri, kalbine bir kor daha düştü.
"Sen..." dedi Burak fısıltıyla karışık."Ne yaptın bana böyle?"
"Ne yapmışım?" dedi Halide gözlerini kaçırmadan. Soru sorar gibi ama utanır ses tonuyla.
Yakınlıkları yüzünden Burak'ın nefes alış-verişleri Halide'nin saçlarını hafiften havalandırıyordu. İkisinin de gözleri birbirlerinin dudak ve gözleri arasında mekik dokuyordu. O anın büyüsünde öylece durup birbirlerinin yüzlerini ezberliyorlardı sanki. Halide biraz daha yaklaştığında Burak'ın fısıltısı çınladı kulaklarında.
"Uzaklaş..." dedi bitik ama hasret dolu bir sesle.
"Çünkü bunlar yetmiyor..."
Sonra bir ses duydular. Çalan kapının sesi. Onları hemen kendilerine getirmişti. Halide gözlerini kaçırıp ayaklandı. Burak derin bir nefes verdi.