•Bölüm 14•

110 9 3
                                    

Fuat'ın yattığı yatak boştu. Fikret yatağın sağ yanında, Rıfkı ise sol yanında baygın yatıyordu. İçerden gelen sese odaklandı. Şebnem'in bağırışlarıydı bunlar. Kendini toplayıp ayağa kalktı. Önce Fikret'e baktı. Nabzını kontrol etti. Yaşıyordu. Ardından Rıfkı'ya ulaştı o da aynı şekilde bayılmıştı. Sesin geldiği odaya ilerledi. Sol eli peşinden gelen Halide'nin belindeydi aksi bir durumda onu korumak için. Kapıyı açarken olabildiğince dikkatli davranıyordu çünkü tuzağa düşmek gibi bir hata yapamazdı. Kapının koluna hafifçe dokunup kapıyı açtı. Kapıyı iterken geriye çekildi. Kapı tamamen açıldığında olan sessizlikten tuzak olmadığını anladı.  Hızlıca odaya girdi. Şebnem koltuğa bağlanmış, ağzı bantlanmış bir şekilde duruyordu.

"Şebnem?"

Burak ağzındaki bantı çıkardı. Halide ise ellerini çözmeye başladı.

"Şebnem ne oldu burada? Babam nerede?"

"Babanı götürdüler Burak!" dedi Şebnem hıçkırıklarının arasından.

"Götürdüler..."

"Kim götürdü Şebnem?! Kim!"

"Çok kişilerdi, bilmiyorum!"

O sırada çalan telefonun sesini duydu. Ekrana baktı. Murat arıyordu. Hiddetle telefonu açtı. Halide duymasın diye koridora çıkmıştı. Bu olanları ona her şey bittiğinde açıklayabilirdi.

"Babam nerede!"

"Babamız demek istedin herhalde kardeşim. Çünkü o benim de babam..."

Sinirden deliye dönmeye başlamıştı Burak.

"Babam nerede!"

"Benimle yüzleştiğinde babanı alabilirsin..."

"Neden yapıyorsun bunu? Niye!"

"Çünkü artık kartlarımı açık oynuyorum... Saklanmak yok kardeşim... Gizlenmek yok..."

Fırtına öncesi sessizlik içinde geçen birkaç dakika ardından Murat tekrar konuştu.

"O uçuruma gel, babanı yüzleşmemizden sonra alacaksın..."

Sinyal sesi kulağına ulaştığında telefonunu duvara fırlattı bağırırken. Bunu duyan Halide Burak'ın yanına koştu. Sinirden ordan oraya yürüyen Burak'ı durdurdu. Omuzlarından tuttu. Gözlerine baktı.

"Burak, sakin ol... Fuat Amca'yı bulacağız... Korkma..."

Derin derin nefesler alıp verirken Halide'nin gözlerinde dinlendi ruhu. Bu olanları ona nasıl açıklayacaktı? Nasıl anlatacaktı? Yavaş yavaş durulmaya başladığında konuştu.

"Gitmem lazım Halide... Ama önce sizi güvenli bir yere bırakmam gerek..."

***

Uçuruma giden anayolun kenarına çektiği arabasından indi. Uçta duran tekerlekli sandalyedeki babasını gördüğünde sessizce konuştu kendi kendine.

"Yaşıyor..."

Karşısında duranın abisi olduğunu gördüğünde içindeki o anlık mutluluk soldu. Yüzü düştü. Az ilerde duran arabadan Talat'ın indiğini gördü.

    Fuat oğluna baktı, sonra denize döndü yüzünü. O da taşıyamamıştı bu ağırlığı.

"Evet Fuat Ersoylu... Son dakikalarını yaşıyorsun... Sevgili oğlun Burak'a iletmemi istediğin bir şey var mı?"

"Neden ihanet ettin bize oğlum?"

"Bana oğlum deme!"

"Size baba olamadığım için üzgünüm... Duymak istediklerin buysa... Evet, pişmanım... Size yaptıklarımı geri döndüremem..."

KırağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin