Giriş Multimedyasında küçük bir değişiklik yapılmıştır.***
"Bir uçurum özlemi belki aşk.
Paramparça yere çakılacağını bile bile
Sanki elini uzatsan avuçlarında,
Sanki kilometrelerce uzak,
Öyle imkansız
Öyle mümkün..."***
Yumduğu gözlerinin yanmaya başladığını hissettiğinde ağlama sesinin içli hıçkırıkları daha da artmıştı. Dikiz aynasına baktı. Arka tarafa saklanmış olan Halide'yi fark etmesi uzun sürmedi.
"Halide?"
Halide elleriyle kapadığı yüzünü açtı. Ağlamaktan kan çanağına dönen gözlerle Burak'a baktı. O ana kadar onun gözlerinde sadece ışıltı görürken bu kez farklı bir şeye şahit olmuştu Burak. Öfke... Hızla saklandığı yerden çıkıp arabadan aşağı indi. Burak da onun peşinden indi aşağı.
"Halide dur!"
Halide ise onu dinlemeden yürüdü kuyunun yakınlarında yatan Murat'a doğru. Belli bir mesafeye geldiğinde durdu. Onunla birlikte Burak da durdu sadece bir adım arkasında. Bir abisine bir sevdiği kadına bakıyordu.
"Sen ne kadar aşağılık bir adammışsın..."
Gözleri dolu dolu arkasına döndüğünde Burak'ın acıyla bakan gözleriyle karşılaştı. Yakınında olmasını kendine yediremedi ve uzaklaşsın diye itti.
"Peki sen!" dedi öfkeyle.
"Sen ne zamandır biliyordun bunları?"
"Halide... Ben gerçekten bilmiyordum, o mektupla öğrendim. Yanında okuduğum mektuptan..."
Halide'nin ona inanmasını umuyordu.
"Mektuptan... Sen kimi kandırıyorsun?"
"Halide..." dedi ona doğru ilerlerken.
"Sen o kadar zaman bütün bunları bilmene rağmen..."
Burak'a yaptığını yakıştıramayan bir tonla söylemişti bunları. Ardından Murat'a döndü.
"Biz sizinle birlikte büyüdük ya! Ben sizinle birlikte büyüdüm! Ben sizin evinizde büyüdüm! Nasıl sustunuz ya? Gözümün içine baka baka! Siz benim gözümün içine baka baka nasıl sustunuz? Nasıl sustunuz ya!"
Burak o kadar büyük bir acıya yol açmıştı ki... Halide'nin bunu affetmeyeceğini bile bile susmuştu. Anlatmamıştı olanları.
"Halide... Nasıl anlatılırdı ki böyle bir şey? Ben nasıl anlatabilirdim sana?"
Çekimserlikle kurmuştu bu cümleleri. Halide'nin gözlerindeki ışık kaybolmuş, sadece kin kalmıştı. Hızla Burak'ın arabasına doğru yürüdü. Arabaya binip kontağı çevirdiğinde karşısında duran Burak'ı gördü.
"Halide!" dedi Burak aracın önüne vurup onu durdurmak isterken.
"Nereye!"
"Hiçbirinizin olmadığı bir yere!"
Bu cümleden sonra gideceği rotayı kafasında kurmaya başlamıştı. Burak'ın önünde olmasına aldırmadan arabayı çalıştırdı ve hareket aldı.
***
Haşmet, Fuat'ın öldüğünü öğrenmesinin ardından dışarı çıktı. Bahçeye. Halide ve Burak'ın oturduğunu gördüğü yere gitti. Hasır koltuklardan birine oturdu. Derin bir nefes verip arkasına yaslandı. Kapalı olan gözlerini açtığında masanın altında buruşturulmuş bir kağıt gördü. Eğilip kağıdı eline aldı. Açtı. Yavaş yavaş okumaya başladı.