Bilinmeyen Sırdaşlar

220 34 20
                                    


Zeynep Sena karmaşık rüyalarından sıyrılarak gözlerini kendiliğinden açtığında odası o kadar karanlıktı ki bir an gerçekten uyanıp uyanamadığına emin olamadı. Geldiğinden beri her ne kadar yabancılık duygusunu üstünden atmaya başladıysa da yerini yadırgamayı bırakamamıştı. Bu da alarmın çalmasına gerek bile kalmadan zihnin otomatik bir şekilde uyanmasına neden oluyor, ne kadar geç yatarsa yatsın zinde uyandığı için tekrar uyuyamıyordu.

Penceresinin camını açıyor ve henüz soğumaya başlamamış sabah rüzgarlarını içine çekiyordu. Ayrıca bu saatlerin sessizliğinden yararlanarak uzaktan bir yankı halinde gelen sabah ezanlarının sesini duymak kendisine iyi geliyordu. Ya da odasından ilk çıktığı gecede olduğu gibi oturma odasındaki denize nazır koltuklarda oturup düşünmeden pırıltılı dalgalara dalıp gitmeyi çok seviyordu.

Ne var ki ikinci tercihini henüz rahatlıkla uygulayamıyordu zira ilk seferinde yakalanma tehlikesi atlattığını hala unutmuş değildi. Emir'le aynı çatı altında kaldığı zamanlarda salondaki koltuğa bir süre veda etmesi kendisi için iyi olacaktı. Penceresinin kenarında otururken Emir'in ve bazen tuhaflaşan hareketlerinin nedenini nasıl ve ne ara düşünmeye başlamıştı bilmiyordu.

Altın kundakların içinde yetişen şımarık biri kendisine taban tabana zıt olduğu her halinden belli olan biriyle neden iletişim kurmak istesin? Zeynep'in aklına iki seçenekten başka bir şey gelmiyordu. Ya Sedef Hanım'ın isteği üzerine kendisine misafirperver ve arkadaşça davranmaya mecbur bırakılmıştı ya da çevresinde bulunmayan bir kişilikle karşılaştığı için yeni bir karakter görmek merakını cezbetmişti.

Zeynep bir an zararsız gibi gözüken bu sebeplere karşın dün geceki çıkışının fazla olup olmadığını düşündü. Ancak duyduğu o cümlenin altındaki bir kalıba sığdırılma hissi yine kendisini galeyana getirmişti. Belki de biraz tahammül gösterse kendisini bu durumdan sıyırabilirdi. Zaten Emir'in samimi bir biçimde kendisiyle arkadaşlık kurmak istediğine inanmıyordu. Bu yüzden kırk yılda bir kendisiyle konuşmak zorunda olmasına sabırla karşılık verirse az önce bulduğu iki sebepten de bunalmadan sıyrılmış olurdu.

Bu da demek oluyordu ki Zeynep Sena okları daha fazla üstüne çekmemek için gerektiği durumlarda Emir'in yersiz sorularına tahammül gösterebilirdi. Aldığı bu kararın doğru bir karar olması için içten içe dua ederken karanlığın içinden kulağına akan sesi duyunca birden duraksadı. Doğru duyup duymadığına ya da zihninin kendisine bir oyun oynayıp oynamadığına emin olamadı.

Ancak iyice kulak verdiğinde yanılmadığını anladı. Art arda nota sesleri açık pencereden süzülüyor ve kendisini buluyordu. Tıpkı o gecede olduğu gibi o kadar sakin ve yumuşak melodiler işitiyordu ki sesler bir rüyada duyulan fısıltıları andırıyordu. Zeynep, gecenin bu saatinde herkes uyurken fütursuzca piyano çalan kişinin kim olduğunu tahmin etmekte zorlanmadı. Emir'in tuhaf alışkanlıkları olduğuna artık iyice emin olmuştu.

Bu akşamki gece resitalini de onun sarhoşluğuna bağlayabilirdi ancak bu gece bir yere gitmeden evde kaldığını biliyordu. Her ne kadar tuhaf davranışları ve bazı şeylerin gizlerine sakladığı karakteri Zeynep'te merak uyandırmaya başlasa da şimdilik bütün bunları geriye itti. Hakkını vermeliydi ki Emir piyano çalma konusunda oldukça iyiydi. Tekrar zihnini boşalttı ve ruhuna dokunan melodiyi dinlemeye koyuldu.

Emir kendisini en tatlı uykularından çekip çıkaran kabusları yüzünden uyumaktan nefret etme noktasındaydı. Bu kabuslardan kaçmak için gece hayatına sığınmadığı zamanlar her seferinde normal bir uyku çekmeyi umarak gözlerini kapatıyor ancak bu isteği nadiren gerçekleşiyordu. Böyle zamanlarda da ne tekrar uyuyabilmek ne de başka şeylerle meşgul olarak kendini sakinleştirmek kolay olmuyordu. Dolayısıyla o da çözümü en kısa ve en etkili yöntemde bulmuştu. Yine de bu emektar piyano kendisine uzun zamandır sadece geceleri ve gizlice arkadaşlık ediyordu.

Aşktan Önce GururHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin