Keyifli okumalar.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum <3Binanın kapısının açılma sesiyle telaşla Batuhan'dan ayrıldım. Bana üzüntüyle bakan gözlerine, "Kimseye ağladığımı söyleyemezsin." dedim ağlamaktan boğuk çıkan sesimle. "Yoksa fena olur." Sinirle söylendim. "Tamam mı?" Burnumu çektim.
"Şuan beni korkutmak için fazla masumsun." dedi buruk bir gülümsemeyle.
Sinirle ona baktım ve arkamı dönüp merdivenleri son hız çıktım.
"İrem." diye arkamdan Fırat'ın sesi gelsede önemsemedim. Yüzüm ağlamaktan berbat bir halde olmalıydı. Kapının önüne gelince telaşla çantamdan anahtarı çıkarıp kapıyı açtım, içeri girdim ve sırtımı kapıya yaslayarak soluklanmaya başladım. Nefes nefese kalmıştım.
Gözlerim hâlâ ağlamanın etkisiyle dolu doluydu. İçimdeki keder hâlâ tüm vücudumda etkisini fazlasıyla gösteriyordu. Öyle üzgün hissediyordum ki. Derin bir nefes çektim içime.
Ayakkabıları ayağımdan sakince çıkardım. Elimdeki çantayı kenara attım ve ağır adımlarla koridor boyunca ilerledim.
Karanlık ve sessiz olan evde, yalnızlığım bir tokat gibi yüzüme çarpıyordu sanki.
Karanlıkta zar zor seçerek banyoya girdim. Bir ölüden farksız ağır haraketlerle üzerimdekilerden kurtuldum ve kendimi küvetin içine attım. Suyu da ayarladıktan sonra suyla birlikte içimdeki tüm acının geçmesini umsamda pek mümkün değildi.
Batuhan. Yıllar sonra kollarını bana şefkatle saran ilk kişi. Gözlerim doluyordu. Neden ben insanlığa dair umudumu yitirmeden beni bulmamışlardı sanki. Bunları düşünmek istemiyordum. Bugün kendimden büyük bir taviz versemde ilerisi yoktu bunun. Hiçbir şey olmamış gibi davranacaktım.
Banyodan çıkıp üzerime şort ve tişörtlü gecelik takımımı giydim. Aynanın karşısına geçip ağlamaktan berbat olan yüzüme yüz bakımı yapmaya başladım. Bir taraftan da açtığım müziğe sesli bir şekilde eşlik ediyordum.
İyiydim. Sıkıntı yoktu. Biraz yalpalamış daha güçlü bir şekilde ayağa kalkmıştım. Kırılgan veya ağlak biri asla değildim. Güçlüydüm.
***
Kapının gürültülü bir şekilde çaldığını uykumun arasında duydum. Uzanıp saate baktığımda daha yeni on olduğunu gördüm. Birazcık bile rahat yok muydu?Yorganı kafama çekip uykuma kaldığım yerden devam etmeye çalışsamda pek mümkün olmamıştı. Ayağımla tepinerek yorgandan kurtuldum ve sinirle kapıya doğru yürüdüm.
Kapıyı açtığımda karşımda bana sırıtarak bakan Melih'i gördüm. "Günaydın." dedi neşeyle. "Bende zorla bu saatte uyandırıldım." Uykulu yüzüme baktı. "Senin katılacağın ilk aile olayı olduğu için fazla önemsiyorlar her şeyi. Hadi kahvaltıya gel."
"Kahvaltıdan sonra size katılırım." dedim huysuzca.
"Olmaz öyle şey." İçeri girerek kapıyı arkasından kapattı. Elimden tutup odaya çekiştirdi. "Hadi üzerini giy bekliyorum."
Ona ters ters baktım.
"Hadi." dedi.
"Sen buradayken." Uzanıp üzerimdeki tişörtü çıkarmak için hamle yaptığımda çığlık atarak arkasını döndü. "Şey ben. Öyle bir an unuttum. Yoksa şey değil. Anlarsın ya." Hızla dışarı çıktığında arkasından gülümseyerek baktım. Gülümsediğimi farkedip yüzümü hızla eski haline getirdim.
Dolaba bakıp ne giymem gerektiğini düşündüm. Piknik demişti. Daha önce hiç pikniğe gitmemiştim. Açık alan olduğu için rahat şeyler daha iyi olurdu sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karışan Hayatım
Teen FictionAile sevgisinden uzak ve yalnız bir şekilde büyüyerek, soğuk ve umursamaz birine dönüşen bir genç kız. On sekiz yaşında karşısına çıkan biyolojik ailesiyle, yıllardır ondan esirgenen aile sevgisi ve bağını bulabilecek mi?