Bölüm 15

38.2K 2.3K 219
                                    

Keyifli okumalar!

"Ne zaman çıkacağım?" diye sordum. Yanımdaki sandalyede oturan Semih beye çevirdim bakışlarımı.

"Serum bittikten sonra çıkabileceksin. Alınacak ilaçlar var onları da alırız. Düzenli bir şekilde kullanırsın. Kan değerlerin çok düşükmüş." Kafamı salladım.

Kolumdaki seruma baktığımda daha öylece durduğunu görüp iç çektim.

"Biraz konuşalım mı?" dedi Semih bey.

Yüzüne soru sorar gibi baktım.

"Düşüncelerini benimle paylaşmanı istiyorum." Oturduğu sandalyeyi biraz daha yanıma çekti. Yüzü tam karşımda duruyordu. "Ne hissettiğini bilmek isterim. Onlarla aranda geçenleri."

Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Pek bir şey yok."

"Boşuna mı dövdük diyorsun?" dedi muzip bir sesle.

Umursamazca baktım gözlerine. "Bilmem."

Yatağın üzerinde duran elimi tuttu. Gözlerime dikkatle bakıyordu. "Ne olursa olsun biz yanındayız."

"Gerçekten mi?" diye sordum kedi gibi çıkan sesimle. Ağzımdan çıkan kelimelerle anında pişman olmuştum. Öksürerek sesimi ayarladım ve ağzımı açtım. Konuşmak üzereyken elimi sıktı. "Gerçekten." dedi samimiyetle.

Gözlerimi gözlerinden çekip, "Serum bitene kadar uyuyacağım." dedim. Rahatsız edici bir sessizlik içinde beklemek istemiyordum.

Yeni fark ediyor gibi elinin içinde olan elimi çekip yatakta sırtımı ona dönerek uzandım.

"Aç değil misin? Bir şeyler yeseydin." dedi.

"Değilim."

Gözlerimi kapatıp düşüncelere daldım. Hayatımı ve ne yapmak istediğimi bulmalıydım. Okulların açılmasına az bir süre kalmıştı. Yanlarından ayrılırsam, hem ev, hem de işi nasıl bulacaktım ki. Okulla bir arada yürütebilecek miydim? Hayatım boyunca hiçbir zaman böyle şeyleri düşünmek zorunda kalmamıştım. Çok can sıkıcıydı. Bir kere gideceğim diye hepsine resti de çekmiştim. Şimdi öylece kalmaya devam da edemezdim. Ya da ederdim umrumda değildi. Ama sürekli yüz yüze gelecektik. Ve aramızda iletişim olacaktı. Bu, bu kadar kötü bir fikir miydi? Öyleydi. Ya da değildi. Sıkıntıyla derin bir of çektim.

"İyisin değil mi?" diye sordu Semih bey arkadan.

Yatakta doğruldum ve sırtımı yatak başlığına yasladım. "Uyuyamadım."

"Düşünceler mi rahat bırakmıyor?" Cevap vermedim.

"O zaman benim konuşmama ne dersin kafan dağılır?" dedi. "Senin konuşmaya pek niyetin yok."

"Gerek yok aslında. İyiyim böyle." diye cevap verdim.

"İlk kelimen neydi biliyor musun?" diye sordu.

Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Ne alakaydı.

"Seninle ilgili en ufak ayrıntıları bile bilmek istiyorum. Kısa kısa cevap verebileceğin sorular sorayım. Hem zaman geçer." dedi.

"Bilmiyorum." dedim. "İlk kelimemi." Hiçbir zaman bu konuyu düşünmemiştim. Annem ve babama da böyle bir şeyi sormazdım zaten.

"Baba dediğini varsayacağım." dedi gülümseyerek. "Elif'le bu konuyu aramızda rekabet haline getirmiş olabiliriz. İlk kelimeden ziyade ilk anne mi dedi, yoksa baba mı? Gökhan ve Esila
anne dediler. Selim'le Batuhan baba. Eşitliği bozmak heyecan verici olacak." dedi.

"Saçmaymış." dedim. Ne önemi vardı sanki? Kaç yaşına gelmiş insanlardı.

"Olabilir. Bazen böyle saçma şeyler hayatına renk katar." dedi. "Hayatını sürekli bir şeyleri ciddiye alarak geçirmemelisin. Saçma ayrıntılarla kendini eğlendirmeyi de bil."

Karışan HayatımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin