Day of freedom

3.8K 372 83
                                    

Hızlı adımları sayesinde evin iç kapısına ulaşırken içinden Jisung'un bir sorun çıkarmamasını diliyordu. İki gün önce onunla yaptığı konuşma sırasında planını küçük değişiklikler ile anlatmış ve onun inanmasını sağlamaya çalışmıştı. Başarılı olmuş gibi de duruyordu fakat yine de gencin bir sorun çıkarmamasını umuyordu.

Anahtarı kullanarak eve girdi ve hızla üst kata yöneldi. Jisung'un odasına girip onu uyanık bir şekilde oyuncağı ile oynarken bulduğunda ise gülümseyerek yanına gitti.

"Günaydın, bugün sana anlattığım şeyi yapacağız. Hazır mısın?"

Küçük olan gülümseyerek başıyla onaylamış ve onu kucaklayan Minho'nun yardımı ile lavaboda yüzünü yıkayıp mutfağa inmişti. Kendi mama sandalyesinde Minho'nun ona kahvaltı hazırlamasını beklerken büyük olan elinden geldiğince hızlı olmaya çalışıyordu. Çünkü dün Han Kyungbin hakkında yaptıkları suç duyurusu bugün yürürlüğe konacak ve adam da Jisung'u saklamaya çalışacaktı.

Hazırladığı sütlü yiyeceği küçük olanın önüne bıraktı ve gence yedirmeye başladı. Bir yandan da tekrar planın üzerinden geçmeyi ihmal etmiyordu.

"Birazdan seni kilere saklayacağım ve ben tekrar yanına gelene kadar sakın sesini çıkartma, tamam mı?"

"Tamam ama sonra nereye gideceğiz."

"Polislerin yanına gideceğiz. Orada seni koruyacağız ve bir daha istemediğin şeyleri yapmaya zorlanmayacaksın."

Duyduğu şeylerle Jisung'un kafasında soru işaretleri oluşmuştu. Yakışıklı adamın onu evden çıkartma planını öğrendikten sonra başına kötü şeyler geleceğini düşünüp inanmış gibi yaparak Minho'yu yakalatacaktı. Fakat biraz önce öğrendiği polis bilgisi yapacağı şeyi tekrar gözden geçirmesine sebep olmuştu. Polislerin iyi insanlar olduğunu biliyordu ve Minho'nun geldiği ilk günden beri verdiği tüm tepkiler ve davranışlar güvenini sağlamıştı. Belki de emin olmak için bir şeyler daha öğrenmeliydi.

"Polis misin?"

Minho duyduğu soru karşısında gerçeği söylemek veya başka bir yalan uydurmak arasında kaldı. Fakat artık yolun sonuydu ve zaten yakında gerçekleri öğrenecekti.

"Evet ve birazdan seni buradan çıkaracağım. Senin iyiliğin için yapıyorum, lütfen bana güven."

"Kanıtlarsan güvenirim."

Büyük olanın kısıtlı süresi olduğundan aklına gelen ilk şeyi yaptı ve cüzdanını çıkartıp rozetini gösterdi.

"Artık bana inanıyor musun?"

Minho diğerinin gözlerinin içine bakarak konuştuktan sonra kaseyi tezgahın üzerine bırakmış ve sorusunu cevaplamayan Jisung'u kucaklamıştı. Hızlı adımlarla kilere ilerlerken kapının çaldığını işitti. Hemen küçük olanı karanlık odaya bırakıp dibindeki bir diğer kapıyı açmıştı. Karşısındaki iki tane iri yarı korumayı görünce pek de şaşırmamış ve işi kolaylaştığı için sevinmişti.

"Han Bey, Jisung'u götürmek için bizi görevlendirdi. Ayrıca siz de bizimle geliyorsunuz. Birkaç parça eşyasını ve önemli şeyleri mutlaka almalıymışsınız."

"Jisung'la en son saklambaç oynuyorduk ve hala onu bulamadım. Üst kata ve bahçeye bakar mısınız? Ben de bu kata iyice bakayım."

Adamlar başta biraz sıkıntı çıkartacak gibi dursa da isteksiz bir ifade ile kabul etmiş ve evin çıkışından uzaklaşmışlardı. Minho ikili gözden ayrıldıktan sonra hızlı adımlarla mutfağa gitmiş ve sakladığı sırt çantasını çıkartmıştı. Dolaptan aldığı Jisung'un badem sütünü de bulduğu bir boşluğa yerleştirdiğinde aceleyle sırtına takıp tekrar kilere yöneldi. Yere çöküp bacaklarına sarılmış, adeta minicik olmuş bedenle karşılaştığında gülümsedi ve onu kucaklayarak odadan çıktı. Birkaç adım atıp diğer kapıdan da ayrıldığında adeta koşarak ön bahçeyi de geçti. Normalde bulundukları alanda olması gereken korumalar evin diğer tarafında Jisung'u aramakla meşguldü. Yine de Minho'nun hareketleri hızlıydı ve dış kapıdan da aynı hızla uzaklaştı. Bir sokak ötedeki arabaya pek mümkün olmasa da dikkat çekmemeye özen göstererek ulaşmışlardı.

Terleyen beden ara bir sokağa geldikleri için yavaşlamış ve Jisung'u da arabaya yaslayıp düşmemesi için kendi kollarını da iki yanına bırakarak biraz nefeslenmişti. Ardından cebindeki anahtarı çıkartıp kilidi açarak gergin duran bedeni yolcu koltuğuna oturtturmuştu. Tam geri çekilip kapıyı kapatacağı sırada ise Jisung korkuyla kolunu tuttu.

"Gitme!"

Dolan gözlerinden neredeyse ağlayacak olduğunu farkettiğinde aralık kapıdan içeri doğru eğilip diğerine yakınlaştı. Elini güven vermek istercesine yanağına koyarak konuştu.

"Şşş... Sakin ol. Bir yere gitmiyorum, sadece diğer taraftan yanına bineceğim. Hem artık özgürsün korkmanı gerektirecek hiçbir şey yok."

Sıcak bir gülümseme verdikten sonra yavaşça geri çekilmiş ve sürücü koltuğuna geçmişti. Omzundaki çantayı da arkaya bıraktıktan sonra arabayı çalıştırarak yola koyulmuştu.

Ara sıra ayna sayesinde Jisung'a bakışlar atıp onu kontrol ederken küçük olan tuhaf ve korkmuş hissediyordu. Arabanın camından dışarıyı izlerken ilk defa fazla sayıda insanı bir arada görüyor ve dışarı çıkıyordu. Bu alışılmamış his onu oldukça gergin hissettirirken hala yaptığı şeyin doğruluğundan emin değildi.

Minho artık özgür olduğunu söylemişti fakat ilk kez tattığı bu duygu oldukça ürkütücüydü. Onca insanın içinde, hemen yanında Minho bulunuyor olmasına rağmen kendini yapayalnız hissediyordu.

Bacaklarını kendine çekip gözlerinin dolmasına izin verirken büyük olan da onun bu halini farketmişti. Az bir yol kalmış olsa da aracı ara bir sokağa park ederken araba durduğu için ona bakan bedeni kucağına çekti.

Şehir yaşantısıyla ilk defa karşılaşan genç daha fazla tutamadığı göz yaşlarıyla Minho'ya sıkıca sarıldı. Diğerinin de içinde küçük bir burukluk oluşurken yavaşça boynunda ağlayan bedenin başını okşayarak fısıldadı.

"Sakinleş, ben seni koruyacağım. Bundan sonra sana kimsenin zarar vermesine izin vermeyeceğim. Tamam mı?"

"Minho... Çok korkuyorum. Yine saçlarımı okşuyorsun, bana kötü bir şey yapmayacaksın değil mi?"

Jisung hafif kızarmış gözleriyle doğrularak sorduğunda diğeri hemen reddetti.

"Hayır, hayır. Gerçekten sana zarar vermeyeceğim. Bana güvenmen için ne yapabilirim söyle?"

Küçük olan dinen göz yaşlarıyla tekrar Minho'ya sarılmış ve cevap vermişti.

"Bilmiyorum. Lütfen beni bir an önce buradan uzaklaştır. Daha fazla insan görmek istemiyorum, çok kalabalık."

Büyük olan onu onayladıktan sonra cebinden telefonunu çıkarttı ve kayıtlı bir numaraya mesaj attı. Jisung ise onun yaptığını bulunduğu konumdan ıslak gözleriyle dikkatlice izliyordu. Korece harflerde eksikleri olsa da mesajı okuyabilmişti.

Chan hyung

Jisung alışkın olmadığından fazla korktu bu yüzden evime götürüyorum

Bugünlük dinlensin devamını sonra hallederiz

Minho bir cevap beklemeden telefonu kapatıp aracın içine bıraktığında diğerine döndü. Onu tekrar kucaklamaya yeltendiği sırada ise Jisung daha da sıkı sarılmıştı.

"Sadece yan koltukta oturacaksın. Ben burada olacağım."

Duyduğu cümlelere karşılık pozisyonunu koruyan beden küçük bir çocuk misali mızmızlandı.

"İstemiyorum."

Büyük olan onu daha fazla zorlamamak adına reddetmedi ve arabayı çalıştırarak Jisung'un kucağında yolculuk etmesine izin verdi. Karakolun yolundan ayrılıp kendi evine sürdüğünde aracın içinde sessizlik hakimdi. Minho kucağındaki gencin yüzünü aynanın yansımasından görmeyi denese de başarılı olamadığından endişeliydi fakat elinden gelen başka bir şey yoktu.

Aradan geçen 20 dakika ile tek katlı eve ulaştılar. Minho eğilip omzundaki bedenin yüzüne baktığında uyuya kalmış olduğunu farketti ve gülümseyerek onu kendi evine taşıdı.

________

Nasil nasil nasil

Bi de jisungun su "istemiyorum" deyisleri asiri tatli geliyo Boyle "sirooo" der gibi

Artık olaylara iyice girmeye basladim umarim begenmissinizdir

Gorusuruz

Daddy Issues // Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin