Karlar erimeye başladığında yerlerde kahverengi buz birikintileri kalmıştı. Güneş tatlı yüzüyle her sabaha gülümseyerek uyandırırken bir şeylerin yoluna girmeye başlaması uykularımı da düzene sokmuştu. Elim günden güne iyileşiyordu, yarın dikişler alınacaktı. Hastaneden eve geldiğim süre zarfında sıkı bir gözetim altında tutulmuştum. Ekmek almaya bile gitmiyordum. Çoğunlukla işime gelen bu durum, beni abimin ters bakışlarına maruz bıraksa da hazır yemeğe oturma fırsatı da sunuyordu bana.
Artık kaçamayacağımı anladığımda bu güne kadar yaşadığım her şeyi aileme anlattım. Hepsi beklediğim tepkileri verdi. Annem geçmiş olaylar için telaşlanırken, babam düştüğüm tehlikelerin kendince komik yönüyle ilgileniyordu. Özellikle sarnıca düştüğümüz geceyi anlatırken fazla gülmüştü. Normal zamanda sinirimi bozan bu durum, şimdi beni rahatlatıyordu. Ailem olayların yaşandıktan ve ders alındıktan sonraki gülünecek yönlerine bakıyordu, ölmediğim sürece sorun yoktu. Gülmelerine eşlik ettim.
Günler sonra nihayet dışarıya çıktığımda ilk işim Korkut'un yanına gitmekti. Olaydan sonra hiç görüşmemiştik, hastanede de yanıma gelmemişti. Beklemiştim onu ama annemi arayıp durumumu sormaktan başka bir iletişim kurmamıştı bizimle. Onunla yaşanan gerginliğin, beni korumak amacıyla meydana geldiğini bilmiyordum. Yine de benimle konuşup hep destek olmasını tercih ederdim. Bu kadar kırılmamış olsaydık, bana güvenseydi ne güzel olurdu. Ama onun ilk tanıdığım haliyle kalmış, bendeki temiz yerini koruyor olmasının verdiği mutluluk tüm keşkeleri geride bırakıyordu.
Gazete binasının olduğu sokağa girdiğimde burayı özlediğimi fark ettim. Yüzümde buruk bir gülümsemeyle ezbere bildiğim dükkanların önünden geçtim, Yaren teyzeye selam verdim. Son diyerek geçtiğim tüm kaldırım taşlarına yeniden basıyordum. İlerde arabalarına binen memurları görünce durdum. Üç bina kalmıştı gazeteye, bir apartmanın giriş kapısı için yapılmış boşluğa girdim ve olanları izlemeye başladım.
Siyah bir araba hareket etti, ardından memurlar onu takip ettiler. Mithat bey bir haftaya gazetenin kesin kapatılacağını söylemişti. İçime bir şeylerin oturduğunu hissettim. Görüş alanıma Korkut girdi sonra. Bir boşluğa saklanıp omuzları düşmüş adamı izliyordum. Kaşlarını kaldırmış dudaklarını büzmüştü. Gözlerindeki bariz acıyla birleşen bu ifadeyi tanıyordum. Hala inanamıyordu olanlara. Kapısına kilit vurulmuş kapıdan bir daha giremeyeceğine, her şeyin gerçekten bitmiş olmasına inanamıyordu. Ben de öyle.
Korkut'la hiç konuşmamıştım, onu hiç anlamamıştım. Aslında onu yanlış anlamıştım. Kağıtların arasında hata bulmaya çalışan biri olarak görmüştüm hep. Hayallerini, geçmişini, isteklerini hiç sormadığım geldi aklıma. Ona karşı bu kadar bencil davranmışken şimdi acısına ortak olmaya çalışmam daha büyük kötülüktü. Üzgünken yalnız kalmak isteyip istemediğini bile bilmiyordum. Kendini, rızasıyla hem de, huysuz ve geçimsiz biri olarak göstermeye çabalamıştı. Macera peşine düşmüşken, gururuma dokunan hareketleri dolayısıyla çizdiği tablo kadar tanımıştım onu.
Elini cebine attı ve avucunun içine bir şey alıp baş hizasına kadar kaldırdı ve gülümsedi. Kırmızı etekli kız biblosuydu bu, öylece dolapta bırakıp gitmiştim. Derin bir nefes aldığında göğsü kabardı ve bibloyu cebine koydu. Son kez eski bir dostuna veda eder gibi acılı ama metin bir ifadeyle baktı binaya. Arkasını dönüp kaldırımın karşısındaki arabasına yürüdü ve sokaktan ayrıldı. Geride, kapısına kilit vurulmuş eski binayla ben kalmıştım. Veda etme sırası bendeydi. Vedanın ne kadar acı olduğunu en iyi ben bilirdim.
***
Annemle saatler boyu dolaştıktan sonra, sadelikten yana tercihimizi kullanıp aldığımız kombini giydiğimde hazırdım. Verda'nın hazırladığı kolyeyi de takmıştım boynuma. Bu akşam yılda bir kez yapılan ve gazetecilerin toplandığı program yapılacaktı. Yılın en iyilerine ödülleri verilecek, başka gazetecilerle tanışma ortamı hazırlanacak ve evlere geri dönülecekti. Farklı kategorilerde ödüller veriliyordu ve bir gün birini almak en büyük hayallerimdendi. Kategoriyi kafamda netleştirmekse en zoruydu. Elektronik posta adresime gelen davetiyeyle bile o kadar çok heyecanlanmıştım ki, ödül alsam bayılır düşerdim herhalde. Kendi halime gülüp, kapıda beni bekleyen abimin yanına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NUMUNE ŞAHIS
Ficción GeneralHer şey eski taş binaya adımını atmasıyla başladı. İşini çok seven bir gazeteci Numune Şahıs. Çalışmak için başvurduğu gazete binası ise bir ay gibi kısa bir zamanda batmak üzere. Üstelik bunu isteyen de gazete binasının sahibi. Numune, çevresindeki...