MAYIS- İSTANBUL
"Ne zaman gelecekler? Ara bir daha Numune." Daldığım düşüncelerimden abimin sesiyle ayrıldım.
"Benim misafirlerim, ben sakince bekliyorum da sana ne oluyor?"
"Senin misafirinse bunca hazırlığı tek başına yapsaydın o zaman!"
"İki sandalye taşıdın diye hazırlık mı yapmış oldun abi?"
"Nankörlük etme! Buraya kadar arabayı sürüp yer bulan kimdi? Markete de mi sen gittin?"
"Sepetlere piknik malzemelerini yerleştiren, yemeklerin hazırlanmasına da yardım eden bendim. Hep oturmuşum gibi konuşma!"
"Öyle bir şey demedim zaten. Yaptığıma nankörlük etme dedim. Konuyu çarpıtan da huysuzluk eden de sensin."
"Ben miyim huysuz? Diyene bak, dün öğlene kadar yattın, süpürge açtık diye kavga etmedin mi bizimle?"
"O ayrı bu ayrı!"
"Ayrılın bakayım, eller havaya!" Biz bir kavgaya kendimizi kaptırmış giderken gölgelik ağaçların arasından Nigar'ın sesi duyuldu. İkimiz de aynı anda çevirdik başımızı. İkimiz de aynı anda kavgayı unutup gülümsedik. Abime ne oluyorsa?
"Nigar!" dedim neredeyse haykırarak. Korkut ve Bahadır da ellerinde poşetlerle göründüklerinde ben çoktan aramızdaki mesafeyi kapatıp Nigar'a sarılmıştım bile. Üç gün önce görüşmemiştik sanki. "Hoş geldiniz, sizi bekliyorduk biz de. Fark etmedik geldiğinizi."
"Beklerken boş durmamak için mi kavga ediyordunuz?" Gülerek abimle ikimize baktı.
"Huysuz işte" diye mırıldandım onun duyacağı bir sesle. Sonra beylere döndüm. "Hoş geldiniz." dedim bir kaç günün üstüne onları gördüğüme memnun olarak. Evde durmaktan bunaldığımızdan, şöyle ağaçlık bir yerde piknik yapalım demiştik. Her sene ailecek giderdik, baharın tadını çıkartırdık. Bu sene de arkadaşlarımı davet etme fikrini ortaya atmıştım ve kimse karşı çıkmamıştı. Nigar aileden sayılırdı artık. Korkut'a mesafeli davranıyorlardı ama alışırlardı. Bahadır kendini zorla davet ettiren sürpriz misafirdi. Gelme denmezdi. "Hadi geçelim, oturalım. Babamlar şurada." Ellerindeki poşetlerde karpuz ve erik vardı. Börek çörek yapamayınca, meyve getirme teklifinde bulunmuşlardı.
"Dünyanın en ağır karpuzunun yüz elli dokuz kg olduğunu biliyor muydunuz?" Bahadır hevesle bizim önümüzden yürürken hiç değişmediğini ve değişmeyeceğini de ispatladı. Yine ana özel bir bilgi atmıştı ortaya. Merak ettiğim bunları nasıl aklında tuttuğuydu. Babam arkadaşlarımı ayakta karşıladı. Annem kamelyadaki masaya örtüyü serip misafirleri buyur etti. Uzaktan şöyle bir baktım onlara. Bence gayet hoş ve nezih arkadaşlarım vardı. Yaşananlar bazen tehlikeli olabiliyordu ama tehlike her yerdeydi ve problemin kaynağı biz değildik.
Yanlarına koşturarak gittim. Bir kaç gündür izinliydim. Asırlardır onları görmüyormuşum gibi koyu bir sohbet başlattım. Fıtratlarımız tamamen farklıydı aslında. Ama bir arada mutluyduk. Bahadır'la bile. Onun ilgisini çeken kişi babamdı. Raketle topa vurur gibi ortaya bir bilgi atıyordu ve babam topu kıvrak hamlelerle ona geri gönderebiliyordu. Keyiflerine diyecek yoktu. Abim arada sırada kaş göz işaretiyle beni uyarıyordu. Çok konuştuğumu düşündüğü zaman yapıyordu bunu. Ben de kimse fark etmeden yüzümü buruşturuyordum ona. Beni merakımla kabullenmiş arkadaşlarıma rezil olduğunu düşünmesi komikti. İnanıyorum ki böyle ciddi bir beyefendi gibi durmasaydı arkadaşlarım biraz daha rahat edebilirdi.
Kıyafetlerimizde ağırlıkta açık renk tonlar hâkimdi. Abim bembeyaz tişört geçirmişti üstüne. Bahadır açık mavi, Korkut da krem rengi tişört giymişti. Genelde resmi kıyafet ya da takımla gördüğüm için beyler garip geliyordu gözüme ama Nigar'ın pijamalı halini bile bildiğimden, kolları yeşil çiçek işlemeli beyaz şile bezi kıyafetiyle yaz gününde güzel bir kız görüyordum. Üniformanın içinde ne kadar ciddiyse, yanımızda bize alışmışken o kadar samimiydi. Sofrayı hazırladık, rahat rahat konuşabilmek için de hanımlar olarak en uç köşeye oturup pikniğimizi yapmaya başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NUMUNE ŞAHIS
Ficción GeneralHer şey eski taş binaya adımını atmasıyla başladı. İşini çok seven bir gazeteci Numune Şahıs. Çalışmak için başvurduğu gazete binası ise bir ay gibi kısa bir zamanda batmak üzere. Üstelik bunu isteyen de gazete binasının sahibi. Numune, çevresindeki...