ANTİKA MI PIRLANTA-14

138 36 10
                                    

Araya girip bir kaç şey yazacağım. Nedeni yok, teşekkürler...

İyisinizdir umarım, hastalık çekenlere acil şifalar diliyorum. Havalar gelgitli, bir gün güneş bir gün yağmur. Farklı mevsimler yaşamaya elverişli bir coğrafyadayız çok şükür. Havadan sudan konuşma kısmımızın yavaş yavaş sonuna geliyoruz. 

Bu arada ben bu kitabı tamamlayalı çok oldu, tanıtım amaçlı buraya koymuştum, o yüzden seri bir şekilde bölüm yüklemedim. Bir de bölümler uzun olunca, ağırdan aldım bilerek. Zaten dev bir kitlemiz de olmadı, biz bizeyiz burada. Ve bizimle olanlar, kendilerinden çok şey öğrendiğim kıymetli insanlar. Her birine teşekkür ederim. Artık bölümleri müsait oldukça yayınlayacağım. Bildirim yoğunluğu için şimdiden kusura bakmayın. 

İkincisini de yazmayı düşünüyorum, kurgusu kafamda neredeyse tamamlandı ve Numune yine bildiğimiz gibi. Ama şimdi yazmayacağım sanırım. Birinci kitaba başladığım gibi yaz mevsiminde başlamak istiyorum. Önce Sahra'yı bitirsem daha iyi olur. Depresif bir karakterle, neşeli bir karaktere paylaştırmak istemiyorum kalemimi. Yaz mevsiminde kış hikayesi yazan birisi olarak bunu söylemem biraz garip oldu ama :) Hele Şubat'ın başında yaz meltemlerinin estiği hikayeyi de yazıp yayınlıyor olmama ne demeli? Hayal gücümün gelişmesine faydalı gördüğüm bir çalışma diyerek aradan sıyrılıyorum. (Evet, hiçbir alakası yok. Öyle rast geliyor.)

Yine de şimdilik beklemek daha iyi olur sanırım. Önümüzde uzun bir yol, düzeltilmesi gereken yanlışlar, geliştirilmesi gereken cümleler var. Sabırlı olmayı öğreten zor süreçler hayatımızın her anında bizimle olacaktır muhakkak. 

Aradan çıkıyorum, kendinize iyi bakın. 


"Numune, ne diye sürükledin beni bu garip yere?"

"Verda sen değil misin, farklılıklara bayılırım diyen? Tadını çıkart." Sanayi sitelerinin bitiminde, yol bile yapılmamış bir mahallede terzi Sabri, adının yazılı olduğu bir dükkana girdi. Toprak yoldan akan su birikintilerine dikkat ederek, hurda demirlerin arkasına geçtiğimizde görebilmiştim ancak silinmeye yüz tutmuş yazıyı. Verda söylenmeyi bırakmadan baktığım yöne bakmayı da ihmal etmiyordu. Ne yazık ki dükkanın içini net bir şekilde göremiyorduk. Tek yol oraya gitmekti.

"Ben içeriye giriyorum, sen birkaç fotoğraf çek, sonra hemen yanıma gel. Çantandaki şeye ihtiyacımız olacak." Kamerayı çıkartmak üzere çantamı açtığımda eliyle beni durdurdu.

"Eğer ne yaptığımızı söylemezsen dediğini yapmam!"

"Dernekler sokağının hırsızı terzi olabilir Verda." Kaşlarını çatıp düşüncelere dalmasını izleyecek vaktim yoktu. Kamerayı eline tutuşturup söyleyeceklerini dinlemeden içeriye girdim.

"Merhaba Sabri bey." Beni tanımış olmalı ki, sessiz ve ağır adımlarla yanıma gelip, küçük dükkanda aramızda kalan son mesafeyi de kapattı.

"Nermin mi yolladı seni?" Ufak tefek, cılız bir adamdı ama sert duruşu insanı korkutmaya yetiyordu.

"Hayır ben kendim geldim, konuşmamız lazım." Adam huysuz bir tavırla göz ucuyla süzdü beni. Bir altmış dört boyumla ondan daha uzundum. Bu süre içerisinde onun sessizliğinden faydalanıp çevreye göz gezdirdim. Asıl amacım çalıntı birkaç antika bulmaktı. Duvardaki rafta top kumaşlar, dağınık elbiseler, eski mermerin üstündeki kolide renk renk ipler vardı. Tahta tezgahın üstünde dikiş makinası ve tümü demirden gibi gözüken bir ütü duruyordu.

"Uzun süre elimde iş var, yardımcı olamam sana." Zaman kazanmak için eşeli bir tavır takındım onun sert üslubuna karşı. Bu meslek beni tiyatrocu yapmıştı resmen. Bazen izlediğim dizilerdeki yan rollerden daha iyi oynadığımı düşünüyordum.

NUMUNE ŞAHISHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin