7. Bir Serüvenin Planı

1.1K 103 137
                                    

hellö!
nasılsınız bakalım?
👉🏼👈🏼

biliyorum çok uzun süre oldu ama durumlardan haberdarsınız az çok... 🥺

iftar sonrası atmak istedim, böyle herkes yemek mayışıklığına girmiş telefonuna odaklanmışken bölüm okumak keyifli olur diye düşündüm🐱

şimdiden oruç tutanlarımızın oruçlarını Allah kabul etsin,
ramazan bitecek ama geç kaldığım için şimdi dileyeyim,
Hayırlı Ramazanlar!
geç olsun, güç olmasın dememişler boşuna 🤭

lafı fazla uzatmadan sizi bölüme uğurluyorum, uzun bir bölüm oldu, satır aralarında görüşmek üzere...


🥀

Hayat bir haritaydı ve çıkmaz sokakları bolca bulunduruyordu. Şu anda ben de o çıkmaz sokakların birinden diğerine sürüklenmekle meşguldüm. Boğazımla göğsümün birleştiği yere avcumu dayayıp ovuşturdum. Nefes alışverişim gerginlik yüzünden hızlanırken başıma gelecek belaları felaket tellalı gibi iç sesim arka arkaya sıralıyordu. Elimi biraz yukarı çıkarıp tırnaklarımı kemirmeye başladım ve çantamın içine telefonu geri atıp merdivenleri tırnaklarımı kemire kemire çıktım.

Bu numarayı bir süre işime yarayacak en basit yöntemle engelleyecek ve sonrasında da hiçbir şey olmamış gibi davranacaktım çünkü adını, sanını veya profil fotoğrafını bile bilmediğim bir numarayla her şeyi direkt düşüşe alamazdım. Fakat bu kurdun içimi kemirmesine de izin vermemeliydim.

Hızla çıktım merdivenleri gayet normal bir suratla. Kapımızının önüne gelince hemen girişte duran bir o kadar suratsız annemle bakıştım. Sirke satan suratı yine beni şaşırtmıyordu. Hiçbir şey demeden içeri girdim, çıkardığım ayakkabılarımı elime alıp portmantoya yerleştirdim. Ardından da salonun kapısına ilerleyip babama şöyle bir göründüm. Babamın baş selamını almamla hızla odaya gidip çantamı kapının arkasındaki askılığa astım. Üstümü değiştirip banyoda ellerimi yıkadım. Ardından kıyın kıyın minik adımlar ile salona gittim. Babamın baş selamı işlerini halledince ona görünmemi söyleyen bir mimikti ne de olsa.

Afitap mutfakta bulaşıkları yıkadığı için ve annem de mutfakta onun yanında olduğu için salonda sadece o ikisi yoktu. Adem ikili koltukta oturuyor, babam klasik teklisinde oturuyordu. Televizyonda bir haber kanalı açıktı ama sesi kısıktı. O kadar kısıktı ki ne dedikleri duyulmuyordu bile. Sadece kanalın logosunun geçiş müziği hafif bir tını ile kulaklarımıza ulaşıyordu. Salondaki masanın etrafına dizili olan sandalyelerden birine ilişip usulca oturdum ve bir babama bir de ağabeyime baktım.

"Adem neden kız kardeşini almaya gitmedin?" dedi babam sakince. Ciğerlerimi nefesimle doldurabildiğim kadar doldurdum ve yavaş yavaş burnumdan vermeye başladım.

"Onu bırakacaklarını söyledi baba, annem de demişti ya yemekte," dedi Adem.

Babam başını salladı ve gözlerimin içine baktı. "Kaynanan mı bıraktı bu gece saati seni?" dediğinde bakışlarım saate kaydı. Dokuz buçuktu. Bizim evde sekizde yemek yenirdi ve sofradan yeni kalkıldığı az çok belli oluyordu dirseğimi dayadığım masadan. Annem deterjanlı bezle silmiş, sonra da ıslak bir bezle geri temizlemişti. Tanıdık deterjanın kokusu direkt burnumu delip ciğerlerime ulaşıp yakmıştı bile.

"Hayır," dedim ve başımı dik tutup bacağımın altına kıstırdığım elimi yumruk yaptım. "Kürşat bıraktı beni."

Babamın bakışları hızla değişirken annem de tam o sırada salona elinde çay tepsisi ile girmişti. Hızla çayları babama ve ağabeyime verdikten sonra bir bardak bana verip kendisi de masanın diğer yanına oturdu.

yağmur gibi sev beni.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin