"İyi bakalım başlasın." dedim. Elimden tutunca şaşırdım. Ona dikkatlice baktım, bakışlarımı fark etmiş olacakki elimi bıraktı. Aptal! Elimi tutmaya devam edebilirdin.
"Aslında şuanki kombinin gideceğimiz yere hiç uymuyor."
"Nereye gidiyoruz ki?"
"Kayak yapmaya." Haklıydı. Büyük ihtimalle bunlarla gidersem soğuktan donup ölürdüm.
"Tamam, o zaman ben üstüme daha uygun bir şeyler giyineyim." dedim ve odaya geri girdim. Üstümü değiştirirken telefonuma mesaj geldi.
@özgürnehir; Kül kedisi? Yaşıyor musun?
Artık konuşamıyoruz sık sık. Bir sorun mu var? Bir şey mi yaptım?
Üstümü giymeyi bırakıp ona cevap yazdım.
@yıldızkülleri; Demek kül kedisi?
Ayrıca tabii ki hayır. Hiçbir şey yapmadın. Neden böyle düşünüyorsun?
@özgürnehir; Genellikle sık sık konuşurduk şimdi hiç konuşmuyoruz. Konuşsak bile kısa kısa.
@yıldızkülleri; Eğer böyle hissetmene neden olduysam üzgünüm. Gerçekten.
@özgürnehir; Hayır özür dilemene gerek yok. Bir akrabanın bizim okulda okuduğunu söylemiştin. Yani aslında ben sormuştum sende evet demiştin. O akrabanın fotoğrafını atabilme şansın var mı?
Siktir! Siktir! Ne yapacağım şimdi? Bu konunun başıma dert olacağını biliyordum. Hadi Maysa! Yalan üret. Üretmekte üstüne yok.
@yıldızkülleri; Fotoğrafı maalesefki yok. Instagramıda yok bildiğim kadarıyla. Zaten pek yakın değiliz.
Bu yalanlar bir gün başıma patlayacak ama ne zaman?
@özgürnehir; Tamam.
Benim şu an bir işim var. Sonra konuşuruz.
@yıldızkülleri; Tamamm
Telefonu bırakıp üstümü giyinmeye devam ettim. Zaten çok az kalmıştı.
Odanın kapısını açtım ama Özgür'ü göremedim. Salonda olmasını umarak salona baktım ama orada da yoktu. Salonun camından dışarıda olduğunu gördüm. Botlarımı giyip dışarı çıktım. "Özgür?" diye seslendim. Dediğime cevap vermedi ve sigarasını içmeye devam etti. Yanına varınca yüzüne baktım. "Sorun mu var?"
"Aklımı meşgul eden şeyler var. Eğer bunlar sorun sayılıyorsa, evet. Sorun var."
Elini tuttum ama o geri çekti. "Peki." diye mırılandım. "Bak eğer aklını meşgul eden o şeyi benimle paylaşmak istersen seni dinlerim."
"Maysa, bana dürüst olmanı istiyorum. Ki zaten olmak zorundasın. Bu okulda hiç herhangi bir akraban var mı?" yalan söylemenin ve başıma patlamasının sonucuyla yüzüm yanmaya başladı. Gözlerim dolmasın diye çaba sarf ettim. Şimdide yalan söyleyebilir miydim?
"Var." ona yine yalan söyledim.
"Şu an dürüst müsün?"
Gözlerim ve boğazım yandı. "Evet."
"Peki o halde hadi kayağa gidelim."
❤️🩹
"Özgür, daha önce kayak yaptığına emin misin?" 40 saattir yere düşüyordu. Sonra kalkmaya çalışırken yeniden düşüyordu.
"Bak şimdi aklıma soru geldi." Dilimi eşek arısı soksaydıda sussaydım. "Adımı nereden biliyorsun. Ayrıca adım o bile değilken." Bul bakalım Maysa yalan bulabilirsen.
Bence ben yalan makinesi olmalıyım. "Instagram diye bir şey var. Oradan görmüştüm adını ilk."
Biraz düşündü, sonra yeniden sorusunu yöneltti. "Neden Francis değil de, Özgür?" Çok mantıklı bir soru. Cevabı hazır aslında ama.
Benim için cevabı, 'Çünkü herkes gibi olmak istemiyorum. Herkes gibi sana Francis demek istemiyorum.' Cevabı buydu. Ama sana söylediğim "Adının Francis olduğunu sonradan öğrendim. Özgür diye kalmış aklımda." bu.
"Tamam."
"Tamam." kayak yapmaya devam ettik. Doğrusu ben kayak yapmaya, Özgür düşmeye.
❤️🩹
Eve gelince, ben bir güzel uyudum. O sıra Özgür ne yaptı gerçekten bilmiyordum. Ama şu an ne yaptığını biliyorum. Geçmiş karşımda oturuyordu. Utanmaz pislik. Beni aynı gün içerisinde ikinci kez uykumdan kaldırdı! Hem de güzel güzel rüyalar görürken... şimdide geçmiş Özgür'le karşılıklı oturmuştuk. O bana sorular soruyordu, bende cevaplıyordum. Ama beni uykumdan uyandırdığı için ona pis pis bakışlar atıyordum.
Parmağını yüzüme doğru şıklattı, "Pişt! Uyuma Maysa. Daha sorulacak bir sürü soru var." dedi.
"Off iyi be. Sor." diye sitem ettim.
"Daha önce hiç birinin gözlerine bakıp, bunlar eşsiz ve gördüğüm en güzel gözler diye düşündüğün oldu mu?" düşündüm. Olmuştu. Özgür'ün gözleri uzun süre bakıp ama yinede bakmaya devam edeceğim kadar güzellikteydi. Hayır, Özgür'ün gözleri yeşil, ela ya da mavi renk değil. Düz kahverengi. Ama doğrusu o kahvelere düz kahverengi demek haksızlık olur. Kahverenginin güneşle birleşmiş hali.
"Oldu." dedim. Kısa ve net.
"Hayır ama mavi veya yeşilden bahsetmiyorum. Bahsettiğim renk kahverengi. Ama tam kahverengi değil..." düşündü. O kahve gözleri anlatmak için düşündü. O kadar güzel olmalılar ki o kahve gözlere yakıştıracak bir kelime bulamıyor olmalı. "...bal rengi gibi. Sarı gibi gözüküyor ama sarı değil. Anlatamayacağım güzellikte." bu kadar güzel anlatmasını kıskandım.
"Zaten benimde bahsettiğim gözler kahverengi gözlerdi."
"Düz kahve miydi?" bir şeyi anlamaya çalışıyordu. Ama neyi?
"Hayır, kahverenginin güneşle birleşmiş hali." bir an gözlerime o kadar derinden baktı ki ürperdim.
Ürperdiğimi fark edip, "Üşüdün sanırım?" dedi. Aynen ya üşüdüm. Sabır! "Şu anlık bir soru daha soracağım. Sonra uyursun, söz." Kafamı sallayarak onu onayladım. "Bizimle aynı okulda bir akrabanın okuduğunu söylemiştin. O akrabanın adı ne?"
__________________________
Nihayet yeni bölümmmm30. bölüm final demiştim ama daha uzayacak gibi