Başlama tarihlerinizi buraya bırakabilirsiniz :)
............"Her sır bir düzeni bozar, bunu unutma."
Aldığım nefesi hissettiğimde sanırım bilincim yerine gelmişti. Aklım boştu. Sanki hiçbir şey yokmuş gibi bomboştu. Boydan boya uzanmıştım ve yattığım yer sallanıyordu. Şiddetli bir acı hakimdi bedenimde, ama o keskin acının nereye ait olduğunu bilmiyordum. Ben acaba yaşıyor muydum? Yanımda olabileceğini düşündüğüm elimi aradım. Hissetmeye çalıştım desem daha doğru olurdu. İnsanın bunu gözleri kapalı yapması çok zordu. Tabi birbirine yapışmış gözlerimi açmakta da oldukça zorlanıyordum. Ben, kendimi hissetmiyordum! Kuru ağzımdan ne kadar olabilirse bir yutkunma belirtisi göstermek istedim ama bu işlemi de gerçekleştiremedim. Etraf çok sessizdi. Acaba yanımda biri var mıydı?
Bir tek bilincim açıktı. Bu garip olayı yaşamamın sebebini merak etsemde buna kafa yormak istemedim. Kendimi adeta zorladım. Kıpırdamak istiyordum. Hareket edebilmek.. Şuan bir mezarda üstü tahtalarla kapatılmış bir insan- yoksa, yoksa gerçekten bu yüzden mi hareket edemiyordum. Bilmiyorum şuan kafamın içinde duran beynim çalışmıyor gibi, bir şeyler düşünemiyordum. Mantığım ve aklım birbiriyle çelişmiyordu.
Birden, işlevini göremeyen bedenimde bir hareketlenme oldu. Bedenim değildi hareket eden, burnumdu. Evet evet. Burnumdu. Yoğun bir koku doldu ciğerime. Ciğerlerim bayram eder gibiydi. Daha çok ve daha çok içime çekmek istedim. Garip fakat muhteşem derece ferahlatıcı bu koku, sanki tanıdıktı. Yavaşça kuru ve solgun olduğunu düşündüğüm dudaklarım kıvrıldı. Sanki yanaklarımın biri tarafından çekildiğini hissettim. Gülümsemek bu kadar zor muydu benim için?
Kulaklarım dış dünyayı duymaya başladı yavaş yavaş. "Acil ameliyata almamız lazım!" diyordu kadına ait olduğunu düşündüğüm bir ses. "Ameliyatın ne durumda olacağından emin miyiz?" dedi ondan daha kalın başka bir ses. Sanırım bu diğer doktordu. Yaşlı bile olabilirdi.
".. Risk alacağım, kurşun fazla derin değil. Gelmek istiyorsan gel. Kimseyi zorlayamam." Ne kurşunu? Kimin kurşunu derin değildi? Aklım sarhoş bir insanın aklı gibi başka yerlere gidip geliyordu. Bu kurşun benim şiddetle acıyan yarama mı aitti; yoksa hepsi bir rüyadan mı ibaret? Gözlerimi açabilsem her şey hallolacaktı fakat açamıyordum.
"Tamam, tamam geleceğim. Ama kurşun yarası derin değil diye sakın hafife alma doktor Sare. Kurşun sıyırmamış, isabet etmiş." Dalga konusu olacağımı hiç bilmezdim. Kaşlarımı oynatmaya çabalarken kadın konuştu. "Farkettim. Bu yüzden acil ameliyata almalıyız." Durun diyecektim. Anlam veremiyordum. Bana ne olmuştu?
Yanımda, çok yakınımda ama bir o kadar da uzağımda hissettiğim biri konuştu. Bir adam. Sesinin soğukluğu insanı üşüten cinstendi. "Birkaç kişi burada zaten. Ama siz yine de durumu düzelirse emniyete haber edin." Nedenini anlamadığım bir şekilde bütün vücudum iğnelendi. Ürpermiştim. Korku değildi kesinlikle. Garip bir histi sadece. Ben bilmiyordum ama sanırım bilinçaltım o kişiyi biliyordu. Doktor olan yaşlı adam onaylayan mırıltılarla cevapladı. "Tabiki Ali bey, haber göndeririz." Ali..
Kısa bir sessizliğin ardından üstünde yattığım şey durdu. Birbirine yapışan kirpiklerimi zar zor ayırdığımda gözlerim açıldı yavaşça. Sevincimi bir çığlıkla kutlayabilirdim fakat bunu sonraya ertelememin daha doğru olacağını düşünüp vazgeçtim. Florasan lambanın bütün ışık hacmi gözlerime istila etti. Mıknatıs gibi birbirini çeken göz kapaklarımı kırpıştırdım. Işık adeta gözlerime batıyordu. Yutkunuverdim.
Yaramı hissetmek.. İşte şuan hissetmek istemediğim tek şeydi. Benim gerçekten bir yaram vardı! Bir yara değil, kurşunun kazdığı oyuk bir kuyuydu. Ve o minik sızı kendini öyle yavaşça belli etti ki-.. hançeri defalarca sapladıklarını zannettim. Ağzımdan çıkaramadığım sevinç çığlığım acı bir inleme olarak yayıldı etrafa. Sancı kendini gizlemezken ağzımdan bir şeyler çıkarmaya çalıştım. Omuzlarım yerdeyken başımı doğrulmuştum. Bir kaç kelime çıkarmak için hareket etti dilim. "Ben uyanığım.. Bir şeyler yapın!" Ben daha önce sessimin bu kadar çaresiz olduğunu hatırlamıyorum.
Son derece açılan gözlerim etrafımdaki her şeyi taradı. Gözlerim dolmuştu. Bu acıyla, bakıyordum ama görmüyordum sanki. Kadın panikle beni tutmaya çalışırken, adam karnımdaki derin kuyuya işlemler yapıyordu. Gördüğüm kandı. Bir sürü kan. Gördüğüm dehşetle çığlıklarım güçlendiğinde, boncuk boncuk terlemiş alnıma baskı uygulayıp kafamı sedyeye düşürdü biri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHÂFIZ
Action"Benim değil. Koruduğun inancının muhafızısın." dediğimde aniden gözlerime baktı. Bir kılıç kadar keskindi bakışı. Gülümsedim. Kaşları çatık hayretle bakıyordu. Benim varlığımı algılıyormuş gibi. Şaşırmış gibi.. .........