Derin bir okyanusta çırpınıp duruyordu kalbim. Gözbebeklerim titredi. Cesaretim yoktu sanki yüzünü görmeye. En çok korktuğum şeyse Ammar'a bir şey yapacak olmalarıydı. Kalbim ruhumu uyarırken göğüs kafesime sığmıyordu.
Gözlerimi kapıda duran karanlık silüete diktim. Ve yavaşça çıktı yüzüne gözlerim. Yüzünü seçebilmiş değildim. Çünkü peruk olduğu her halinden belli olan saçı yüzünün sağ tarafını kapatmıştı. Kendini göstermediği belliydi. Zaten varlığını tanımamıştım. Neden bilmem ama ilk defa gördüğümün izlenimini vermişti bana. Adam duruşuyla kin kusuyordu adeta. Bana dönüp bir kere bile bakmamıştı. Bakışları Ammar'daydı. Kapı açıldığından beri öylece oraya bakıyordu.
Sonra birden sağ elinin avucunu açarak kaldırdı. Bir şey ister gibi. Merakla izledim. Gözlerim Ammar'a kaydığında hala bitirmemişti namazını. Oturuyordu.
Kendimce Kartal olduğunun kanaatine vardığım adamın eline bir kap koydular. Uzun bir kaptı ve içinde ne olduğu gözükmüyordu. Göremeyeceğimi bile bile boynumu uzatıp hafifçe yerimde yükseldim. Adamdan sert bir nefes sesi geldiğinde adım attı. Adımları Ammar'a yaklaşıyordu. Hayır. Kaşlarımı kaldırdım olabildiğince.
Hayır, hayır!!
Saçların kapatamadığı burnu kırışmış, dudaklarının arasından kırılacak gibi sıktığı dişleri nefretini Ammar'a kusacaktı. Umursamadığım kuru boğazımdan derince bir yumru geçtiğinde boğazım aşağı doğru sızlamıştı. Gözlerim açılmış gözbebeklerim büyümüştü. Hazır ola geçmiştim.
Bir adım daha attı. Ağzından öfke kükremesi çıktığında elindeki kabı savurmak için elini geri attı. Olanca hızıyla kolunu hareket ettirirken, ",,Dur!.." diye çığlık atmama aldırış etmediği için kendimi öne attım. Ammar'ın arkasına geçip kollarımı açmıştım ve Ammar'a siper olmuştum. Göğsüm hızla inip kalıyordu.
Atağımla yüzümden vücuduma tokat gibi bir sıvı çarptı. Saç diplerimden tenime bir ıslaklı yayıldı! Yüzümü iyice kısmıştım. Zihnimden bir şey geçmedi o an. Siper ettiğim sol koluma zannımca Ammar'ın yüzü değmişti. Bitmiş miydi namazı? Şimdi en güzel cevabı verir miydi bu adama..
"Aptal!!" diye bağırdı karşımdaki adam hırıltılı sesiyle. Saçlarım yüzüme yapışmıştı. Gözlerim hala kısık ve kapalıydı. Tepkimi düzeltemedim çünkü yüzüm,, yüzüm yanıyordu.. neydi bu böyle!
Ağlamaklı bir ses koyverdiğimde arkamda hareketlilik hissettim.
"Ne döktün sen böyle!.." diye karşımdakine isyanımı resmen çığırmıştım. İstemeden gözümden yaş geldi. Ağlamak değildi, gözlerim gerçekten yanıyordu.
"Seversin sen." Tanıdığım bir ses daha eklendi. Dük'ün sesiydi bu.
"Ne saçmalıyorsun?"
"Viski sevmez miydin?." diye devam ettiğinde gözlerim ansızın açılırken büyüdü ve yüzümü rahatlamış bir edayla serbest bıraktım. B-başka bir şey sanmıştım çünkü. Dudaklarımı ıslattığımda tanımlayamadığım o acı ve yakıcı tat ağzıma doldu, kokusu da cabası.
Şu an farkediyordum nefesimi tuttuğumu.
Arkamdan Ammar "Şerefsiz it!." diye bir kükremeyle Kartal'a doğru atıldığında yerimde sıçrayıp korkuyla duvara sindim. Bu viskiyi Ammar'a dökmek istemelerindeki mantığı kavrayamadım. Su da olabilirdi? Fakat neden bir içki?
Beklemediği bir anda olduğu belliydi ve Kartal zannettiğim adam şuan yerdeydi. Sorun şu ki Ammar durmuyordu. Gözü fena dönmüştü. Sanki şu an başka bir adamdı, tanıyamadım. Sinirleri zıplamış gibiydi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHÂFIZ
Action"Benim değil. Koruduğun inancının muhafızısın." dediğimde aniden gözlerime baktı. Bir kılıç kadar keskindi bakışı. Gülümsedim. Kaşları çatık hayretle bakıyordu. Benim varlığımı algılıyormuş gibi. Şaşırmış gibi.. .........