Dizginleyemediğim merak bütün zihnimi doldurduğunda olduğum yerden birkaç adım attım. Şu an kesinlikle Ammar'ın ne yaptığını görmeliydim. En azından ne yaptığını.Önümden geçen bir polisin kolundan tutarak durdurdum. Gözlerini büyütmüş hadsiz bir kişilikle bakışıyormuş gibi göz bebeklerini yüzüme doğrulttu. Şu an fazlaca ötelendiğimi hissetmiştim. Bakışları beni kendime yabancılaştırdı adeta. Sahi şu an ne yapıyordum? Göz bebeklerimi sağa sola hareket ettirdikten sonra gözlerimi kırpıştırdım. Polisin kolunu tutan elimi idrak ettiğim vakit 'ıhm' sesiyle yapmacık bir öksürük sunduktan sonra kolunu bırakıp geri çekildim.
"Şey,," dedim utanmış bir edayı takınıp, "acaba namaz kılmak için özel bir yer var mı?" Şunu anlamıştım ki, Ammar'ı arıyorsam onu kimseye sormadan bulmam elzemdi. O zaman ben de böyle sorardım. Dolaylı yoldan.
Burun kıvırmış ifadesiyle beni baştan aşağı süzdü. Gayriihtiyari kaşlarımı çatıp kollarımla vücudumu kapattım. Kınayarak bakmayı ihmal etmedim. Ne yapıyordu bu adam?
"Namaz kılacak bir insan gibi durmuyorsun." dedi. Bunu anlaması sinirimi bozmuştu. Nasıl anlamıştı ki? Alnımda mı yazıyordu? Ya daa, namaz kılmak fiziksel bir özellikti de, bakınca anlaşılıyor muydu?
"Ama kılacağım." dedim inat ederken. Kesinlikle inat. Çünkü hakkında kafamda kuramadığım bir şeydi namaz kılmak. Biliyor gibiydim ama kimse de görmemiştim.
"Nasıl kılındığını anlat." Neden böyle inat insanlar burnumun dibinde bitiyordu? Tabiki inat olduğum için değildi. Evet.
"Neresi olduğunu söylemeyeceksin değil mi?" dedim bıkarak.
Kaşları havalandı. Elindeki telefona baktıktan sonra ofladı. "Şu an seninle uğraşamayacak kadar meşgulüm." dedikten sonra işaret parmağı ile koridoru gösterdi. "Sağa döndüğünde mescidi göreceksin." diyip alelacele dönüp gitti. Benimle uğraşmanı isteyen yoktu zaten. Burun kıvırıp koridora döndüm.
Az süren yürüyüşüm gördüğüm yazıyla sonlandı. Kapının üstünde Bay Mescit yazan bir tablo vardı. Ellerim kapıya gitti. Açıkçası kaldırdığım elimin titrediğini görmezden gelememiştim. Ne yani? Heyecanlanmamıştım değil mi? Yok ya, ne alaka dimi.
Yavaşça yutkunduktan sonra gözlerimi kaçırdım. Kapıyı azıcık açıp namaz kılmak nasıl bir şey görmek istiyordum. Tam anlamıyla Ammar'ın önem verdiği bu şeyi görmek istiyordum. Ellerim buz tutar gibi dondu. Bu boş heyecanım beni neden terletti bilmiyorum ama farklı hissediyordum. Minik bir çocuğun gördüğü yeni nesneye olan ilgisinde yaşadığı heyecan ruhumu kuşattı. Başımı iki yana salladıktan sonra kendime geldim. Kapı kulbunu tutup çevirdikten sonra kapıyı usulca araladım. Küçük bir boşluk bulduğumda alt dudağımı dişlerimin arasına yuvarladım. Suçlu ama cesur bakışlarım Ammar'ı tanıdı. Zaten bir o vardı. Alt dudağımı yavaşça serbest bıraktım.
O, eğiliyordu.
Şaşkın ifademe engel olamadım.
Ammar her zamankinden daha huzurlu görünüyordu. Onu bu kısık aralıktan uzun uzadıya inceledim. Daima sert olan çehresi, sükuneti kuşanmıştı. Yüzü öyle yumuşaktı ki tanımlayamadım. Gözlerine yakın duran kaşları daha yukarıda, asıl yerindeydi şimdi. Elleri dizlerinde eğilirken sadık bir köle gibi görünüyordu. Köle kaba bir kelime, kesinlikle daha farklıydı. Sadık, itatkâr, ciddiyet dolu, saygılı, merhametli ve, ve sayamadığım bir ton anlamlı kelime. Onu daha önce böyle görmemiştim. Yani, yani genel anlamda hep diken üstünde duruyordu. Böyle tasasız değildi hiç. Her yönden gelen tehlikeye karşı hazırlıklı bir kalkanı vardı Ammar'ın, fakat şu an o kalkan tümüyle inmişti sanki. Çelikten zırhını katlayıp bir kenara bırakmış gibiydi. Merakla kavruldum. Kaşlarım havalandı. Kapıyı az daha araladım. Doğrulup yere kapandı. Gözlerim donuklaşırken onu izledim öylece. Şu an ne yaşadığım hakkında bir fikrim bile yoktu tamam mı? Hey bir dakika gözlerim bulanıklaşmıştı! Bu da nesi? Pekala kendime gelmeliyim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHÂFIZ
Acción"Benim değil. Koruduğun inancının muhafızısın." dediğimde aniden gözlerime baktı. Bir kılıç kadar keskindi bakışı. Gülümsedim. Kaşları çatık hayretle bakıyordu. Benim varlığımı algılıyormuş gibi. Şaşırmış gibi.. .........