Tenime batırılan serum kelebeğini elimden söküp attım. Duvarların üstüme gelmesiyle bilmem kaçıncı savaşa hazırlanacaktım. Duvarlar üstüme yıkılmadan bu midemi bulandıran ortamdan, kokudan, ayrıca bedenime enjekte edilen ve beni ben olmaktan çıkaran serumdan kurtulmalıydım artık. Başta acı içinde sektelesem de sırtım kambur haldeyken kıyafetlerimin bulunduğu, yeni ve cilalı duran dolabın kapaklarını açtım. Birkaç parça alıp yatağın üzerine attım.
Uyanalı bi' beş gün kadar olmuştu. Ne kadar kolaydı söylemesi! Kafamın içi büyük bir kargaşaydı ve açıkçası kurtulmak zordu. Bir karga sürüsünün üşüşüp tüm tarlayı yağmalaması gibi,, yağmalamışlardı beni. Ailem hastanede kalmam için diretse de artık başımın çaresine bakabilirdim. Gerçi en son başımın çaresine bakabilirim dediğimde başıma bir silah dayanmıştı, ama olsun bu önemli olmamalı.
Ben alışıktım. Ortamım buydu benim. Ailem bu işlerden uzak olsa da ben böyle büyümüştüm. Pişman mıydım? Deli gibi. Fakat dönüş yolunun anahtarını gidiş yolunun çalılıklarına düşürmüştüm. Dönüşü nasıl bulacağımı bilmiyordum. Ya o yola hiç girmeyecektim ya da,, neyse dönüşü yoktu işte bunun. Batmıştım bir kere. Temizlenmiyordu balçık hemen.
Polislerle konuşmak istemememin kısmen sebebi buydu. Yapanı yakarsam beni de yakamdan tutarlardı. Ve bu sefer, ismi A ile başlayan adam beni kurtaramazdı.
Bir suçum yoktu. Silah kullanmayı bilmek bir cinayet işlemek anlamına gelmezdi. Her alet gibi onunda bir işe yarar hükmü vardı. Mesela benim için tam bir koruma mekanizmasıydı. Ve o adamların bana yaptığı tek iyilik, yetişkinlerin eline oyuncak diye verdikleri bu tehlikeyi kullanmayı öğretmiş olmalarıydı. İşte,, yetiştirdikleri insanları bir mermi ile bitirecek kadar çakal ve dengesizlerdi. İnsan bir mendil değildi. Fakat onlar kullanıp çöpe atmasını çok iyi biliyordu.
Onların deyimiyle 'polise ötmek', bile bile intihar etmekti. Yanlarına dönmek? Dostum bunu söylemedim say.
Ki bu adamlar beni belkide öldü biliyorlardı.
Ortamım buydu, işim değil. Sadece eğlenmek için giderdim oraya. Onların içine. Bir gün arkamdan vuracaklarını nereden bilebilirdim ki? Hemde üstüme atacakları suçu önceden sezip hesap sordum diye.. Ne zamandan beri masuma iftira atmak normalleşti. Doğru,, iftira masum insanlara atılan bir şeydi. Yinede kabul edilmesi olanaksızdı.
Amacım polise şikayette bulunup hapse tıktırmak değildi. Birini tıksalar ne olurdu ki, adamlar kertenkele kuyruğu gibi sürekli çıkıyorlardı.
Bu, sıradan adam yaralama değildi. İnsan kanıyla para kazanan, teşhir eden, bütün pis işleri yaparak bundan lezzet alan adi yaratığın tekiydiler. Benim kanımı para için değil, sesimi kesmek için akıtmışlardı. Fakat onlara kanacak kadar aptal değildim ve tabi susup bir köşede büzüşecek kadar.. Oldum olası güçlü olmak istemişimdir. İsmim dolayısıyla da koruyucu.
Evet Hafsa'yım ben. Korumak, kollamak ve gözetmek benim işim. Ne de olsa aslan yavrusuyum. Hangi aslanın yavrusu olduğumu bilmesem de, o yavru hep yavru kalmayacaktı değil mi? Neyse, bir erkeği anlatır gibiyim fakat bu benim! Benim içimdeki cesur kadın. Sevdiğim insanları korumayı seviyorum. Yoldan geçen minik kediyi kurtardığımda bile içimdeki gurura ortak oluyor sevincim. Sadece insan kurtarmak değil övüncüm. Ben her canlıyı farklı boyutta seviyordum. Bu sebeple, kainatı kurtamaktı hedefim. Biraz uçtun Hafsa diyelim, ama uçmayı kim sevmez.. Neyse konumuz bu değil.
Bu mide bulandırıcı insanların iğrenç ellerini masum insanlardan çekmek için uğraşmaya niyet ettim. Tek başıma olacak bir şey değildi tabiki. İşte bu konuda bir fikrim yoktu. Sıkıntıyla parmaklarımı şakaklarıma yasladım. Bir sürü kurmak yıllarımı alırdı!.. Kısa yoldan sürü kurmak da çetelerin işiydi. Tabi yoldan geçen insanı ikna edemezlerdi. Sevgiye muhtaç insanlar onlar için biçilmiş kaftandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHÂFIZ
Action"Benim değil. Koruduğun inancının muhafızısın." dediğimde aniden gözlerime baktı. Bir kılıç kadar keskindi bakışı. Gülümsedim. Kaşları çatık hayretle bakıyordu. Benim varlığımı algılıyormuş gibi. Şaşırmış gibi.. .........