Başımın arkasındaki tehlikeli alet saçlarımın arasından tenime değecek şekilde başıma kakılırken zorla yürümeye itiliyordum. Bu halde hiçbir yerimde herhangi bir dokunuş hissetmeden nasıl yürüdüğümü anlamasam da pek üstünde durmadan sadece ayaklarımı hareket ettiriyordum. Başımın arkasının acımadığını söylemem saçmalık olurdu. Sarhoş olmasam tabancanın ucunu kavrayıp ters çevirerek ona doğrultabilirdim. Profesyonel olmasam da bende de birkaç numara vardı. Yani bu tür karşılıklara merakım olduğundan öğrendim diyebilirim. Arkamdaki Ammar kişisi vereceğim karşılık karşısında neremi sakatlardı bunu düşünmek hiçte zor değildi açıkçası.
"Size yardım etmiş birine oldukça kaba değil misin Ammar?" Başımın arkasındaki tabanca sert bir şekilde hareket ettiğinde acıyla çığırdım. Sonra güldüm. Neden bilmiyorum ama sürekli gülüyordum. Şuan somurtmam gerekiyordu. Kullanılmış bir bez gibi, hayır hayır.. balığa oltayla atılan bir yem gibi hissediyordum. Lanet aklım çok iyi çalışıyordu da dudaklarıma yansıtamıyordu.
"Kes sesini!" Karşı çıkışı afallatmıştı, kabul. "Ama niye böyle yapıyorsun Amma-" ağzımdaki elle, sesim gerçektem kesilmişti. Aniden elini geri çekti. "Mantıklı konuşmayan ağzına sahip çık. Adımı ağzına alma."
"Ama adın ağzımda. N'apayım?" Yüz ifadesindeki siniri görmeyi çok isterdim.
"O zaman ağzının içinde sakla." Bir dakika! Bu romantik bir cümleydi. Öyleydi. Evet tabi kalbinde sakla dememişti ama yine de saklamam gerekiyordu.
Başımın arkasından itilerek sonunda DSP bardan çıktığımızda,
"Gözlerinde gördüm." dedi.
Kaşlarım kavislenerek çatıldığında durdum. Kafamı itmeyip o da durdu. Arkamı dönüp yüzyüze geldim. Diğer insanlar tek tek, aynı benim gibi itilip kakılarak arabalara bindiriliyordu. Parmak uçlarımda havalanıp yüzüne yükseldim. Gözleri kocaman açılmıştı. Komiğime gitmişti ama kahkaha atmak o gözlere bakamamak demekti. Güzel, rengini seçemediğim, akına kan değmiş ince damarların toplandığı gözlerine. Yorgundu bence. Saniyeler içinde gözlerini nasıl böyle inceleyebildiğimi anlamadım. Beni itmeden öylece baktığımda, "Neyi?" sorusu çıktı ağzımdan. Artık engeli aşıyor muydu? Gözlerimin parladığından emin olduğum bir bakışla baktım.
İşaret parmağını alnıma koyup ittirdiğinde arkaya sendeledim. Şaşkınlıkla kaşlarım çatıldı. Odunlukta zirveyi kimseye bırakmazdı, eminim.
"Böyle leş gibi bir yere gelip, zıkkımlanacağını." Tiksindiği her halinden belli olan sesiyle dediğinde burun kıvırdım. Bunu söylemem komik ama, alnım acımıştı. Kızmış yüz ifademle alnımı ovaladım. Söylediğini duymazdan geldim.
"Hayatımda gördüğüm en aptal polissin." İçimden söylendim. Evet kesin içimdendir. Öyledir herhalde. Hayret verici bir nefes bıraktığında önüme geçti ve yürümeye başladı. Kaşlarım daha çok çatılırken seslendim, "Beni tutuklamayacak mısınız?" Bana cevap vermeden devam ettiğinde arkasından yürüdüm. Başını iki yana sallayıp "Düş önüme." dediğinde kazanmadığım bir zaferin gülümsemesini aldı dudaklarım. Koşar adım yetişmeye çalıştım. Benim kahve falan içmem gerekti. Bugün eğlenmemiştim. İlk defa bu mekanda eğlenmemiştim.
Arabaya ulaştığımızda Ammar sürücü koltuğunun yanındaki ön koltuğa bindi. Arka kapıyı açıp bindim. Sürücü koltuğunda oturan başka bir polis olmalıydı. Ve yanımda da,, başımı çevirdiğimde yanımda tanımadığım genç bir kadın vardı. Çirkefliğimi takınıp "Sen kimsin be?" diyebildim. Fakat o benden önde çıkıp tehditkar sesiyle, "Kes sesini sevimsiz ördek?"
Gözlerimi hızlı kırpıştırıp bakışlarımı birer ok gibi yüzüne diktiğimde öndeki iki saçma polis gülüyordu.
"Kime dedin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHÂFIZ
Action"Benim değil. Koruduğun inancının muhafızısın." dediğimde aniden gözlerime baktı. Bir kılıç kadar keskindi bakışı. Gülümsedim. Kaşları çatık hayretle bakıyordu. Benim varlığımı algılıyormuş gibi. Şaşırmış gibi.. .........