Kusura bakmayın. Bu bölüm baya geç geldi. Ama çok hastalandım. Üstüne bir de sınavlarım vardı. Tekrar özür dilerim. Bölümlere şarkı koymuyorum siz istediğiniz şarkılarla okuyun. Sizi sınırlandırmak istemem:)))
Yorumlarınız ve fikirleriniz benim için değerlidir.
İyi okumalar:)))
-2 gün önce Grace'ten devam-
Yaratığın bıçağından kanlar akarken Leo yere yığıldı. Yaşadığım şoku üzerimden atar atmaz Leo'ya doğru koştum.
Bıçak midesine saplanmıştı. Durumu iyi gözükmüyordı. Hemen başucuna çöktüm.
Tenimde ıslaklık hissetiğimde ağladığımı anladım.
"Leo, n'olur beni bırakma." diye fısıldadım. Beni duymuycağını biliyordum. Her geçen dakika bedeni soğuyordu.
Hayır. Onu kaybedemem. Onu koruyabilirim. Evet bunu yapabilirim.
Aklıma can verme büyüsü geldi. Ölüm döşeğindekilere bu sihir yapılırdı. Bu sihirin bedeli biraz ağırdı ama ben bu bedeli vericektim.
Eğer Leo'yu kurtarmak istiyorsam kendi canımda bir parçayı ona aktarmalıydım.
Bu oldukça canımı yakıcak, ölme ihtimalim çok yüksek, ama umrumda değil. Tamam belki birazcık umrumda ama şu an önemli olan şey Leo'nun kurtulması.
Bu büyüyle sınırlarımı sonuna kadar sorluycaktım. Evet doğru sınırlar. Bir büyücünün ya da cadının asla aşmaması gereken sınırlar.
Bugün büyük bir büyü yapmıştım ve sınırım dolmak üzereydi. Kimse çok büyük büyüleri aynı günde bir kaç kez yapamazdı. Ama ben ikimci kez büyük bir büyü yapıcaktım.
Sınırımı geçersem ölebilirim. Of çok düşündüm artık büyüyü yapmalıyım.
Bir elimi Leo'nun kalbine götürdüm ve sihirli sözcükleri mırıldandım.
Birden heryerim müthiş bir şekilde acımaya başladı. Dayanamadım ve çığlık attım. Vücudumdan birşeylerin gittiğini hissedebiliyordum. Daha fazla dayanamadım ve Leo'nun yanına yığıldım. Gözlerim giderek kararırken ani bir kararla Leo'nun elini tuttum. Bilincim yavaş yavaş kapandı...
-2 gün sonra Chloe-
Buradan şu sonucu çıkarıyoruz ki, fantastik bir adada olsak bile böyle gıcıklardan kurtulamıyoruz.
Acı gerçekler
Yavaşça kulübeme dopru ilerledik. Yanlız cidden kızlar bana çok kötü bakıyo. Bir an tırsmadım değil.
Kulübeden içeri girdiğimizde yavaşça koltuğa oturdum. Onlar da yatağa oturdular.
"Nasılsın bakalım sakar şirin?" dedi Tom gülerek.
"İyiyim sen, aptal şirin." Valla aptal şirin diye bir şirin var mı bilmiyorum. Yoksa bile artık var.
"Şirin olduğumu mu düşünüyorsun? Gerçi neden soruyosam, bütün kızlar öyle düşünür."
Egoist salak.
"Öyle mi ego çuvalı?"
"Neyse sen biraz dinlen, biz bir kaç saat sonra geliriz." dedi Liam.
"Tamam görüşürüz"
Gittiler.
Şimdi uyuma zamanııı.Yatağa uzandım. Hani uyuyuyamazsın uyuyuyamazsın tam uyuyacakken kapı çalınır ya benimki de o hesap.
Tek fark kapı çalmadı hangi öküz geldiyse kapıyı çalmadan içeri daldı. Ve tahmin edin bakalım kim???
Eteği kısacık hemşiremiz Angel.
"Bana bak kızım çık dışarı. İstenmiyosun." diye kıza atar yaptım. Ama sonuna kadar haketti.
"Asıl sen bana bak Tom'danda Liam'danda uzak durucaksın anladın mı beni?"
"Hayır anlamadım kusura bakma sümüklü böcekçe konuşamıyorum.
Ne Angel'ı görünce aklıma sümüklü böcek geliyo. Gerçi sümüklü böcek Angel'a bin basar ama neyse.
Somurttu ve kulübemden çıktı. Evet sayın seyirciler son durum;
Angel 0 , Chloe 2
Zaferrrr!!!!!
İnsanda uykuda bırakmıyolar ki.
Acaba Leo ve Grace n'apmıştır?
Kıyafetlerimi değiştirip dışarı çıktım. Gözlerimle Liam'ı aradım. Etrafta görünmüyordu. Bende belki dövüş arenasındadır diye oraya gittim.
Arenadan konuşmalar geliyordu benim adımda geçince durup dinlemeye başladım.
"Bunu Chloe'ye nasıl söylücez?"
"Yapabiliriz. En azından yaşıyorlar."
"Ama kız ölmek üzere. Çok güçsüz ve solgun gözüküyor."
Neden bahsettiklerini anlamıştım. Leo ve Grace'ten bahsediyorlar. Ah lanet olsun. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Konuşan iki kişinin yanına gittim. Liam ve Tom'du.
"Chloe?" beni ilk far eden Liam'dı. Kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım.
"Lanet olsun, gel buraya." dedi.
Yavaşça yanına gittim. Bana sıkıca sarıldı ben de ona karşılık verdim. Kokusu o kadar büyüleyiciydi ki.
Ayrıldığımızda eliyle gözyaşlarımı sildi.
"Ağlamak sana hiç yakışmıyor."
Dokunduğu yerler yanıyordu. Kızardığıma eminim.
"Tam bir domatessin." diye dalga geçti.
Vee anın içine etti.
Sinirle omzuna yumruk attım.
"Hey bu acıttı."
Dilimi çıkardım.
Abartılı bir öksürük sesi duyduk ve bakışlarımızı Tom'a çevirdik.
Aaa bu burda mıydı? Unuttum ya.
"Ben burdayım genç aşıklar."
Ne? Ne dedi bu az önce?
"Sen salak mısın?"
Evet aklıma başka bir şey gelmedi.
"Bilmemm."
Valla bu çocuk salak.
"Beni hemen Grace'in yanına götürün."
İkisindende ses çıkmayınca bu sefer bağırdım:
"Hemen dedim!!!"
"Tamam abla kızma." dedi Tom.
"Sizde kızdırmayın o zaman."
"Peki tamam hadi gidelim." dedi Liam ve ilerlemeye başladı.
Bende onu takip ettim. Tom'sa arkamızdan geliyordu.
Hastane olduğunu düşündüğüm bir yere girdik. Liam bir odaya girdi. Oda baya genişti. Ortada bir yatak. Kenarlarda ise koltuklar vardı.
Yatakta Grace yatıyordu. Bildiğimiz hastane odası işte. Ona bir sürü şey bağlamışlardı.
Yanına gittim. Gözleri kapalıydı. Beni duymuyacağını bilsemde konuşmaya başladım:
"Grace, ben çok üzgünüm. Hepsi benim suçum. Lütfen beni bırakma. Sen olmazsan ben hiçbir şey yapamam. Leo da kahrolur. Lütfen bizi bırakma. Yalvarırım. Seni çok seviyorum."
Yavaşça gözlerini araladı.
"Bende seni se---"
Sesi kesildi. Başı yana düştü ve gözlerini kapadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA
FantasyAptal bir tatilin hayatımı kökünden değiştireceğini nereden bilebilirdim ki? -KESİT- "O bir sürü masum insanı öldürdü. Az önce kendi gözlerinle de gördün. Nasıl ona güvenebiliyorsun?" "Bazen gördüklerine değil kalbine inanman gerekir. Ve kalbim ona...