Deli 2

343 19 14
                                    

Merhaba:))) Geçen bölüm içime sinmediği için söz verdiğim gibi o bölümün devamını yazdım. Umarım sevmişsinizdir:)

Bu bölümü yazmamda yardım eden VvaldezZ e çok teşekkür ederim.

Yorumlarınız ve fikirleriniz benim için değerlidir.

İyi okumalar:))))

Jack bana saldırdığında benimle konuşan o ses kimin sesiydi? O ölü kuş neden oradaydı? Gerçek Jack neredeydi ve en önemlisi bu işten sağ çıkabilecek miydim?

Bunları düşünerek uykuya daldım.

***

Sabah uyandığımda kendimi çok garip bir pozisyonda buldum. Yatakta enlemesine yatmışım, kollarım yataktan dışarı fırlamış, bir bacağım Grace'in üstünde.

Böyle garip bir insanım işte ben.

Yavaşça doğruldum. Birden karşıdaki duvarı görmemle gözlerimi kırpıştırdım.

Tanrım! Bu olamaz!

Duvarda kocaman harflerle;

"Sonunun onun sonu gibi olmasını istemiyorsan, burayı terk et" yazıyordu.

Bunu söylemekten nefret ediyorum ama kanla yazılmıştı.

Beynim olayları idrak etmeye başladığında çığlığı bastım.

Grace birden yerinden fırladı.

"Chloe n'oluyo....Aman tanrım."

"Hadi Chloe hemen Liam'ları bulmalıyız."

Kafamı hızlıca salladım ve dışarı fırladık.

Kalabalığın toplandığını gördüğümüzde hemen oraya yöneldik. İnsanları yarıp baktıkları şeye baktık.

Yerde biri yatıyordu. Onu tanımıyordum. Gözleri açıktı ama öldüğü belliydi. Göğsünde kocaman bir T harfi vardı. Sonradan duvardaki mesajın sonundada T yazdığını fark ettim.

Al işte karşımda Pretty Little Liars dizisinin A'i var.

Birden birinin kolumdan tutup beni çektiğini hissettim. Hızla arkamı döndüğümde Liam'la göz göze geldim.

Rahatladığımı gösteren derin bir nefes aldım. Beni kulübeme doğru sürükledi.

"Bak Chloe açıklayamadığım şeyler oluyor ama tek bildiğim burada daha fazla kalamayacağımız. Yanına biraz kıyafet al. Dolabında sırt çantası var. Acele etmelisin."

Hızla kafamı salladım ve içeri uçtum. Evet içeri girmedim, içeri uçtum.

Hemen pijamalarımı değiştirdim ve yanıma birkaç parça kıyafet aldım.

Yatağımda ölü kuşun olmadığını fark ettim. Ve mutlu oldum.

Dışarı fırladığımda -evet dışarı çıkmadım dışarı fırladım- herkesin beni beklediğini gördüm.

Yani herkesin derken bizim grup işte;
Tom, Liam, Leo, Grace ve Luke. Sanırım Luke'da artık bizimle.

Hemen yanlarına gittim. Endişeli gözlerle Tom'a baktım. Ne düşündüğümü anlamış olacak ki:
"Merak etme ben iyiyim." dedi.

Abim benim be. Zihnimi okuyabiliyor kendisi.

"Zamanımız daralıyor koşmalıyız." dedi Luke.

Hepimiz onu onayladığımızı belirten homurtular çıkardık ve çok geçmeden ormana doğru tempolu koşmaya başladık.

Çünkü bir maze runner olmak bunu gerektirir. Ormanın içinde ilerliyorduk.

Alfamız Luke; betalarımız Leo ve Liam; omegalar ise ben, Tom ve Grace. Evet Tom bir omega.

Sanırım şu an Teen Wolf'u çekiyoruz. Ama artık ben alıştım. Sürekli kendimi bir filmin ya da dizinin içinde hissettiğim için bu gayet normal.

Bir an Tom ve Stiles arasındaki benzerliği düşündüm. İkisi de aynılar be.

Tam moda girmişim koşuyorum birden arkamızdan bir ses yükseldi. Ben dahil hepimiz olduğumuz yerde kaldık ve geriye baktık.

Yer sarsılıyordu valla.

Birden önümüze çıkan şeye gözlerimi pörtleterek baktım.

Kafası at kafası, gövdesi ayı gövdesi, kartal kanatlı, ıstakoz kıskaçlı, akrep kuyruklu, yılan dişli bir yaratık.

Zehirli.

Ve kesinlikle kocaman.

Yutkundum. Bu çok komikti.

Cidden hepsi bir araya gelince komik olmuş.

Birden yaratık bize bakıp alev püskürttü.

Tamam, tamam. Sözümü geri alıyorum. Kesinlikle komik değil.

Çocuklar Grace ve beni ortalarına almışlardı. Güvende sayılırdık.

Yaratık kişneyerek -evet kişneyerek- üzerimize doğru gelmeye başladı.

Luke'un elinde bir kılıç belirmişti. Liam aslana dönüşmüştü. Leo yumruklarını sıkıyordu. Ve Tom ise... O gülüyordu.

Bu çocuk tam benim kafadan.

Luke yaratığa ard arda kılıç darbeleri indiriyordu ama anlaşılan yaratığa bir şey olmamıştı. Grace'in de öne atıldığını gördüm.

Bense bir ağacın arkasında saklanıyordum.

Korkağın tekisin Chloe.

Haklısın iç sesim. Son bir kez etrafa baktığımda Grace'in yere düştüğünü ve Liam'ın onu yerden kaldırmaya çalıştığını gördüm.

Liam'ın sırtı canavara dönüktü, Grace'in gözleri kapalıydı. Canavar iğnesini Liam'a saplamak üzereydi.

Hızlıca diğerlerine baktım. Hepsi bir yerlere düşmüştü.

Hızlıca Liam'a doğru koşmaya başladım.

"Liam, çekil!" diye bağırırken bir yandan da önüne atladım.

Bir anda karnımda bir acı hissettim. Acı gittikçe şiddetlenirken yere yığıldım.

"Chloe...." diye söze başlayan Liam devamını getiremedi.

Usulca ona gülümsedim. O da bana gülümsedi. Karnımdaki acı gittikçe şiddetleniyordu.

Bir süre sonra vücudum titremeye başladı.

"Chloe, n'oluyor?" Liam'ın sesi endişeli çıkmıştı.

Göz kapaklarım ağırlaşmaya başladı. Çok geçmeden kendimi karanlığa teslim ettim.

ADA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin