İdam

668 29 23
                                    

Yorumlarınız benim için değerlidir. İyi okumalar:)))))

"Peki o zaman, ona ihtiyacımız yok. Kızı ve arkadaşlarını öldürün."

Duyduğum cümle kanımın donmasına sebep oldu. Liam'a yalvaran bakışlar yolladım. Suratında en ufak bir duygu belirtisi yoktu.

"Beni bağışlayın efendim ama kızı öldürmeniz pek yararlıca olmaz." dedi Liam.

"Niyeymiş?" diye sordu Edward bozuntusu.

Bu adama cidden sinir oluyorum. Ve onu öldürmek istiyorum.

İç sesim bunları söylerken dış sesim susuyordu.

"Çünkü kız hazinenin anahtarı ve hazineyi ancak o açabilir." dedi Liam.

"Evet haklısın ama arkadaşlarını öldür, hemen!"

Ben ikinci bir şok yaşarken Liam sanki hiçbir şey olmamış gibi "Emredersiniz efendim" dedi ve beni kolumdan tutup kapıya doğru sürüklemeye başladı.

"Yürümeyi biliyorum." diye tersledim onu. Ama bana aldırmadı ve yürümeye devam etti. Salondan dışarı çıktığımızda nihayet tuttuğu kolumu bıraktı ve bana döndü:

"İyi misin?" diye sordu.

"Arkadaşları ölmek üzere olan biri ne kadar iyiyse ben de okadar iyiyim." diye yanıtladım.

Gözlerini devirdi.

"Onların ölümü izleyeceksin." dedi.

Duyduklarım karşısında afallarken ağzımdan sadece bir "Ne!?" çıktı.

"Beni duydun yürü hadi." dedi ve beni yürümem için hafifçe ittirdi. Ona inanamıyordum. Daha birkaç saat önce beni ölümden kurtarmıştı. Ve şimdi bana acımasız bir ceza veriyordu.

"Neden?" diye sordum. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Bir an durdu ve bana baktı.

-Liam-

Bana baktığında gözleri dolmaya başlamıştı. Ondan gerçekten zor bir şey istiyordum ama böyle olmak zorundaydı.

"Liam" diye fısıldadı. Onun adımı söylemesi çok hoşuma gidiyordu.

Döndüm ve ona baktım.
"Liam,lütfen bunu yapma." diye yalvardı. Onu incitmekten nefret ediyordum.

"Yürü." dedim duygusuz ses tonumla.
Gözünden bir damla yaşın akmasına izin verdi.
"Liam lütfen." dedi bitkince. Bu hali beni çok üzüyordu. Ona sarılamak,onu teselli etmek istiyordum. Ama yapamadım.

Onu kolundan tuttum ve yürümesi için ileriye doğru hafifçe ittirdim. Bir şey demeden yürümeye başladı.

Kimbilir şu an aklından neler geçiyordu? Belki de benim dengesiz herifin teki olduğumu düşünüyordur. Onun benim hakkımda kötü düşünmesini asla istemem. Ama şu anda benden nefret ettiğine de eminim.

Bende yürümeye başladım. Bir kaç dakika sonra 3 tane gardiyan da bize katıldı. Leo'ların bulunduğu zindanın önüne geldiğimizde, Leo ve Grace'in yerde oturduklarını gördüm.

Gardiyanlardan birisi kapıyı açtı. Kapı açılır açılmaz Leo yerinden fırlayıp bana saldırmaya çalıştı.

Ondan nefret ediyorum.

Gardiyanlar Leo'yu yakaladılar. Leo'ya iki gardiyan anca yetiyordu.

"Chloe iyice ağlamaya başladı ve koşarak Leo'ya sarıldı. Ardından Grace'te onlara sarıldı. Onları böyle görmek sinirimi bozsada sesimi çıkarmadım.

Gardiyanlara emir verdiğimde, iki gardiyan Leo'yu ve bir gardiyan da Grace'i tutmuştu. Ben de Chloe'yi kolundan tuttum. Ama fazla sıkmadım.

Tekrar bana döndü ve yalvarmaya başladı:
"Liam lütfen, bırak onları, bırak gitsinler,lütfen."

Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Bu hali öyle sevimliydi ki.
Ne diyorum ben ya?

Ben böyle düşünürken Leo'nun sesiyle kendime geldim. Bana küfrediyordu. O ve küfürleri zerre kadar umrumda değildi.

"Yürüyün." diye emir verdim gardiyanlara. Benim emrimle birlikte yürümeye başladılar.

Grace sesini çıkarmıyordu ama Leo kaçmak için elinden geleni ardına koymuyordu. Sanki kaçabilecek de.

Bende Chloe'yi kolundan tutup yürütmeye başladım. İlk başta kurtulmaya çalışsa da sonunda pes etti ve yürümeye başladı. Muhtemelen şu anda benden nefret ediyordu.

Leo hala kurtulmaya çalışınca gardiyanları durdurttum ve mahkumların ellerini bağlamalarını söyledim.

Grace'i tutan gardiyan kızın elini fazla sıkmış olmalı ki Grace acıyla inledi. Grace'in inlemesini duyan Leo daha da sinirlenirken, Chloe bana baktı.

"Bu neden yapıyorsun?" diye fısıldadı.
"Zevk için." dedim ve sırıttım.

Şu anda benim bir satanist olduğumu düşünüyor olmalıydı. Ama ben öyle biri değildim ve satanistlerden de her zaman nefret etmiştim.

İki gardiyan Leo'nun elini bağlarken bende Chloe'nin elini sıkıca bağladım. Acıyla inledi. Onu incitmeyi hiç istemiyordum ama şimdilik böyle olmak zorundaydı. Şimdilik.

Herkesin elini sıkıca bağladığımızda yürümeye devam ettik. İdam şatonun avlusunda yapılacaktı.

Şatodan çıkıp avluya doğru yürümeye başladık. Avluda cellat bizi bekliyordu. İdamın yapılacağı yere gelince durduk.

"Önce kız idam edilecek." dedim cellada. Grace başını kaldırıp bana baktı. Gözlerinde nefret yoktu. Grace'i küçüklüğümden beri tanırdım. Bir karıncayı bile incitemeyecek kadar iyi biriydi nefret duygusu ne demek bilmezdi.

Ve ona yaptıklarıma rağmen benden nefret etmiyordu. Grace sessizlikle idam kayasına başını koydu.

Chloe'ye baktım. Grace'e bakmamaya çalışıyordu.

Cellat kılıcını kaldırdı. Tam indireceği sırada celladı durdurdum:

"Onu ben idam edicem." dedim.
Cellat önce şaşırsada sonra beni ikiletmeden kenara çekildi ve kılıcı bana verdi.

Grace bana bakıyordu. Ona baktım ve kılıcı havaya kaldırdım.

Kılıcı hızla indirdim. Chloe kocaman bir çığlık kopardı.
Ama ben kılıcı Grace'in boynuna indirmemiştim.

Kılıcı Grace'in elini bağlayan iplere doğru indirdim ve ipleri kestim. Bu arada Leo kendisini tutan gardiyanlara kafa atıp onları afallattı. Hemen onun iplerinini de kestim. Ve hala gözleri kapalı, ağlayan Chloe'ye doğru koştum. O daha ne olduğunu anlamadan iplerini kestim ve "koş!" diye bağırdım.

Leo ve Grace atların bulunduğu ahıra doğru koşmaya başlamıştı bile. Bende Chloe'nin elini tuttum ve koşmaya başladık. Gardiyanların arkamızda olduklarını duyabiliyordum. Tam ahıra gelmiştik ki silah sesi duyuldu. Korkuyla Chloe'ye baktım.

O da bana bakıyordu.

"Liam." diye fısıldadı ve yere yığıldı. Vurulmuştu.

ADA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin