Deli

272 18 22
                                    

Merhaba:))) Bu bölüm biraz geç geldi bunu için çok üzgünüm. Fakat hiç boş zamanım yoktu. Kusura bakmayın. Bu bölüm kısa oldu bunu telafi etmek için de cuma günü yeni bölüm yayınlayacağım.

Yorumlarınız ve fikirleriniz benim için değerlidir.

İyi okumalar:)))))

Ormanın içine girdiğimde ormanın büyüleyici havasını içime çektim.

"Vay vay vay kim varmış burada?" diye bir ses yükseldi arkamdan.

Arkamı döndüm ve gördüğüm kişiye gözlerimi pörtleterek baktım. Angel elinde testere gülerek bana bakıyordu.

Korku filmi gibi be. Şu anda aynen Labirentteki deliler gibi gülüyo valla. Kafası gitmiş bu kızın.

Hadi ormanda olmasını anladım temiz hava falan alıyordur, gülüyo çünkü manyağın teki ama testere ne ya.

Hayır yani çok merak ediyorum testereyle ne yapıcak? Beni mi deşicek?

Ağaç mı kesicek?

"Eğer ağaç kesmeyi planlıyosan bence yapma. İnan bana hepsi senden daha değerliler ve kesilmeyi hak etmiyorlar."

Kahkaha attı. Bu kız deli.

"Yooo. Ben seni kesmeyi planlıyodum."

Oha ama artık. Bu kız kafayı sıyırmış. Beni kesmeyi düşünüyo. Yok artık.

"Kızım sen manyak mısın?"

Yine güldü. Bunun kurtuluşu yok arkadaş. Bu kız beni gülerek deşicek valla.

"En az senin kadar zekiyim."

He yavrum he.

Hala düşünüyorum. Yani insan bir bıçak falan alır. Ama testere ne ya?

Üzerime doğru gelmeye başladığında ister istemez geri gidiyordum.

Hadi be Chloe yaparsın kızım sen. Git o manyağa gününü göster.

İç sesimin bana verdiği gazla yerimde durdum. Liam bana çok fazla şey göstermemişti ama olsun ben yapabilirim.

Birden testereyi yüzüme saplamaya çalıştı. Son anda kafamı çevirmeseydim valla nalları dikmiştim.

Olayın şokunu üzerimden atar atmaz tekmemi karın boşluğuna geçirdim. İnleyerek geri çekildi. Karnını tutup nefes almaya başladı.

Onun afallamasından yararlanıp yüzüne sert bir yumruk attım. Bence bu kızın bir şey bildiği yok. Testereyi öyle kafama doğru sallıyo ama bildiğinden değil yani.

Bir yumruk daha, bir tane daha ve bir tane daha. Kaşı ve dudağından kanlar akıyordu. Son yumrukla birlikte yere düştü.

Bana saldıramayacağından emin olmak için testereyi elime aldım. Tam o sırada ayak sesleri duymaya başladım.

İlk önce Luke'u ardından Leo'yu ve en sonda Liam'ı gördüm. Üçüde önümde durdu. Söze ilk giren Luke oldu.

"Chloe sen ne yap.....Aman tanrım!?"

Ne? Birden bulunduğum pozisyona baktım. Elimde bir testere var ve Angel yerde yüzü kanlar içinde yatıyor.

LANEEEEEETTTTTTTTT!!!!!!

Al işte suçlu gibi gözüküyorum. Umarım bana inanırlar.

Saçmalama Chloe onlar senin arkadaşların tabiki de sana inanırlar.

Umarım haklısındır benim güzel iç sesim.

"Ben hiçbir şey yapmadım. Bu manyak -elimle Angel'ı gösterdim- üzerime doğru yürüdü. Testereyle!" diye sinirle bağırdım. Sinirlenince ağlayan insanlardanım ve gözümden süzülen yaşa engel olamadım. Liam hemen yanıma geldi ve bana sarıldı.

"Şşşş... Ağlama sana inanıyorum." diye fısıldadı. Rahatlamıştım, bedenm gevşemişti ama yine de Liam 'a hala çok sinirliydim. Onu ittirdim. Bir an affallasa da geri çekilmedi. Çocuk güçlü ben n'apıyım? Ayrıca saat kaç? Neden etraf hala karanlık? Ahh, tabii ya Tom'un yaralanması, odamdaki ölü kuş benim düşünmek için buraya gelmem. Bu sefer Liam'ı sertçe ittirdiğimde geriye doğru sendeledi ama düşmedi. Ben de birden emirleri sıralamaya başladım:

"Luke ve Liam şu çatlağı hastaneye götürün, Leo ve ben Tom'un yanına gidiyoruz. Dediğimi yapın."

Hiçbirinde bir kıpırtı olmayınca göz devirdim.

"Eğer şimdi dediğimi yapmazsanız testereyle hepinizi deşerim ve bunu yaparken büyük bir zevk duyarım" dedim ve testereyi onlara doğru salladım.

Saçmalamayın tabiiki sadist falan değilim. Sadece tehdit.

Üçü de aynı anda:

"Çok özür dileriz abla!" diye bağırarak onlara verdiğim emirleri hızla yerine getirmeye başladılar. Ben de onların bu hallerine kahkahalarla güldüm.

Leo ile birlikte hastaneye doğru yürümeye başladık. Grace çoktan Tom'un yanına gitmiş olmalıydı.

Aslında ayakta zor duruyordum ama bunu kimseye çaktırmamaya çalışıyordum. Sonuçta uzun ve yorucu bir gün geçirmiştim.

Hastaneye vardığımızda hızla Tom'un odasını öğrendik ve odaya gittik. Tom yatakta yatıyordu ve Grace'te onun yanındaki sandalyede uyuyakalmıştı. Tom'un yanına geldiğimde onunda uyuduğunu gördüm. Yüzü yara bere içindeydi. En azından şu anda ilk gördüğüm seferki kadar kötü değildi. Yaraları çabuk iyileşiyordu ve bu beni çok mutlu etmişti. Grace'i yavaşça uyandırdık ardından odaya Luke ve Liam geldiler. Teleşla bana bakıp:

"Emirlerinizi yerine getirdik efendim" dediler.

Onların bu halleri benim yine gülmeme sebep olurken Tom gözlerini açtı.

"Çıkarın beni buradan burası hastane kokuyor." diye homurdandığına gülerek ona baktım. Bu çocuk harbi salak.

"Hastane'nin gül bahçesi gibi mi kokmasını bekliyordun?" dedi Luke alayla.

"Sence de hastanede olduğumuz için burası hastane kokuyor olamaz mı?" dedim ben de.

Bana baktı ve gözlerini kıstı:

"Seni küçük hain. Hemen sat di mi?" diye sorduğunda gülerek yanına gittim ve ona sıkıca sarıldım:

"Dur kız beni öldüreceksin." diyerek güldüğünde ben de güldüm.

"Hadi szi gidin biraz dinlenin sabah olunca gelirsiniz" dedi.

Zaten hepimiz çok uykuluyduk bu yüzden sabah erkenden buraya gelmeye karar verdik ve hastaneden çıktık.

Ben kulübeme gitmek istemiyordum. O ölü kuşu bir daha görmek istemiyordum. O sırada ölü kuşu kimseye anlatmadığımı fark ettim. Bir tek Liam biliyordu. Olduğum yerde kaldım. Benim durduğumu gördüklerinde diğerleride durdular.

"Çocuklar size bir şey anlatmalıyım......." diye söze başladım ve kuşu onlara anlattım. Anlatmayı bitirince Liam hariç hepsi çok şaşırmıştı. İlk konuşan Luke oldu:

"İstiyosan benimle kalabilirsin."

"Hayır benimle kal." diye atladı Leo.

"Kapayın çenenizi benimle kalıcak." dedi Liam.

Bu halleri çok komikti. Grace gözlerini devirdi.

"Defolun sizi fırsatçı pislikler. Benimle kalıyor."

Grace'e minnet dolu gözlerle baktım. Üçüde suratlarını asıp bizden ayrıldıklarında Grace'in kulübesine doğru yürümeye başladık.

İçeri girdiğimizde kendimizi hemen yatağa attık. Tek bir yatak vardı bu nedenle beraber uyuyacaktık. Kendime Grace'in pijamalarından seçtim ve yorganın altına kıvrıldım. Bir süre sonra Grace'de yattı. Gözlerimi tavana dikip düşünmeye başladım.

Jack bana saldırdığında benimle konuşan o ses kimin sesiydi? O ölü kuş neden oradaydı? Gerçek Jack neredeydi ve en önemlisi bu işten sağ çıkabilecek miydim?

ADA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin