Saltuk'un obaya ikinci gelişi habersizdi. İlk gelişinden sonra üç kere daha Gök Orda'ya dönmüş, ikisinde bir fırsatını bulup Çolpan'la buluşmuştu. Savaşın iki yüz ellinci günü, Dağ Bikesi'ni son görüşünden kırk sekiz özlem dolu gün sonra, obada belirmişti Gök Alpı bir araba yaralı adamıyla.
Dışarıdaki sesleri kontrol etmek için otaktan çıkmaya yeltenen Çolpan kapıyı açınca karşı karşıya bulmuştu kendini özlemiyle kavrulduğu adamla. Aniden nefesi kesilmiş, ne yapacağını şaşırmıştı. İkili birbirlerinin gözlerinde ufacık birkaç saniye kaybolsa da, birbirlerinin boynuna atlamak için yanıp tutuşsa da, Saltuk çekilmişti kenara kendini toparladığında.
"Hoş geldin Saltuk Beg, gerçi buraya hiç hoş gelmezsin ya."
Toygar Han'ın sert sesi yankılanmıştı birbirine bakmak için deliren sevdalıların arasında. Çolpan kendini tutamamış, sevdiği adamı yoklamıştı hızlıca. Üstü başı kir ve kana bulanmıştı yine.
"Hoş buldum Han'ım. Yaralı alplarla Alpagu Han'dan haberler getirdim size." demişti Saltuk otağa girerken. Yürürken soluna daha ağır basardı, bacağına bir şey mi olmuştu?
Merakına yenilen Çolpan alplarına kapıyı kapatmalarını işaret edip dönmüştü babasının yanındaki yerine.
"Gel otur, az soluklan. Tilbe haber edesin, sofra kurulsun. Yaralı alpların durumunu da Kün Ata buraya iletsin."
Toygar Han'ın emriyle çökmüştü mindere Saltuk, zaten ayakta durmakta da zorlanırdı. Gün tepedeyken bacağına gelen oku meydanda çıkartmıştı ama hala sızlardı yarası.
"Aylardır haberler pek iyi gelmez Saltuk Beg. Endişelenmeli miyiz?" İyi misin sevgilim?
Saltuk kaçamak da olsa kendini karşısında oturan periye bakmaktan alamamıştı. Sesi ciddiyetinden ödün vermese de gözleri bambaşka masallar anlatırdı adama.
"Meraklanmayasın Çolpan Bike. Beklediğimizden daha kalabalıklar ama bizden daha iyi değiller. Çoğunluğunun pek tecrübesi de yoktur anladığımız kadarıyla. Bizi oyalarlar ama ne için bilinmez."
Saltuk bir süre daha açıklamıştı meydanda olanları. Normalde Alpagu Han'la Toygar Han yılların barışına rağmen mesafeli olsalar da, Alpagu Dağ'ın beklenmeyen yardımına karşı minnettarlığını Toygar Han'ı düzenli olarak durumdan haberdar ederek göstermekte karar kılmıştı.
Saltuk'un dağ perisine bakmak için içi gitse de, soru sormadıkça ondan tarafa dönmemişti konuşma boyunca. Çolpan'sa babasının yanında oturduğu için rahatlıkla izlemişti sevdiğini. Çok yorgundu yine. Hep yorgundu zaten artık. Bacağına da bir şey olmuştu kesin, otururken zorlanmıştı biraz. Tilbe'nin getirdiği ıslak bezle ellerini, yüzünü silse de kuru kan kolay bırakmazdı teni. Sol elinin üzerinde de bir yara vardı, koluna doğru uzanırdı. Ama sağdı, karşısındaydı, önemli olan da buydu Çolpan için.
Uzun uzun anlatmıştı Saltuk. Sofra kurulduktan hemen sonra açılan ateşkes konusu ilgisini çekmişti Toygar Han'ın. Karşısındaki alp barış görüşmeleri sırasında bir yıllık bir ateşkes yapılmasının gündemde olduğunu söyleyince boy begleriyle görüşmeye karar vermişti aniden. Adamın hızla doğrulması Saltuk'u da harekete geçirse de Dağ Han'ı oturmasını emretmişti hemen.
"Oturasın Saltuk Beg. Mühim olmasa misafirimi sofrada bırakıp gitmezdim ama yarın kurul toplantısından önce konuşmam gereken begler vardır. Çolpan, sen burada kalıp misafirimize eşlik edesin. Saltuk Beg'in ya da alplarının bir ihtiyacı olursa da yardımcı olasın."
Çolpan yüreği ağzında "Merak etmeyesin baba." demişti aceleyle. Sesi titremiş miydi? Bu kadar kolay ikna olması şüphe çekmiş miydi acaba, normalde o da gitmek isterdi bu görüşmeye.