Yasavul'un Karısı Part 11

107 14 85
                                    

"...Yani anlayacağın, Tilbe'nin alıklığı yüzünden aylardır bakmazlarmış birbirlerinin yüzlerine." dedi Çolpan, Dağ'da büyümenin verdiği kıvraklıkla dağa zahmetsizce tırmanırken.

Saltuk birkaç adım geriden, hafif soluk soluğa takip ederdi sevdiğini. Cüssesine ilave zırhı hareketlerini hantallaştırmış, Yasavul en başından sevgilisini dinlemediğine pişman olup zırhını bir ağacın altına bırakmıştı çok geçmeden.

"Sorsaydın söylerdim ben, Acar'ın o hatunda gözü yoktur, diye."

Çolpan arkasını dönmeden omuz silkti.

"Ne bileyim. Zaten Tilbe'nin ağzından laf almak ne kadar zor bilirsin, sonunda konuştuğunda kendinden o kadar emindi ki, sorgulamadım bile dediklerini."

Saltuk az ilerideki ağacın dalına tutunup çekti kendini yukarı.

"Nasıl anladınız peki?"

Çolpan iyi olduğundan emin olmak için omzunun üstünden bir bakış attı nişanlısına.

"Acar aylardır Dağ'a gider gelir, bir kere bile Turna'ya yan bakış attığını görmedim, gözleri hep candaşımın üzerinde. Nişan toyumuzda epey artmıştı şüphelerim ama emin olmadan karışmak istemedim."

Çolpan Saltuk'un tökezlediğini duyunca hızla döndü arkasını. Kolunu kavrayıp dengesini bulmasını bekledi sabırla. Alık sevdiği önden gitmesi için ısrar etmişti ama bu tecrübesizlikle esas o önde olmalıydı, Çolpan'ın içi gidiyordu böyle. Muştular olsun ki az kalmıştı, varmak üzerelerdi çiçeklerin yetiştiği yamaçlara.

"Neyse işte, geçen geldiğinizde Turna otağa girince Tilbe'nin arkasına geçti resmen senin saf alpın." diye devam etti Çolpan tekrardan tırmanmaya başladıklarında. "Tilbe zaten ondan da saf, fark etmedi bile. Siz gittikten sonra Turna'yı çağırdım otağıma Tilbe de yanımdayken. Kulağıma bir şeyler geldi, doğru mudur, deyip yokladım ağzını. Meğerse Tilbe bunları bastıktan hemen sonra kızı reddedip otağına dönmüş Acar. Yani kısacası, bizim saf candaşlarımız on koca dolunaydır boşuna eziyet ederler yüreklerine."

Alpagu barış anlaşması müjdesini vereli on dolunay geçmişti. Başta Toygar Han Saltuk'u biraz süründürmek istese de, kızının ısrarları sonucu yollamıştı o çok beklenen bitiği. 'Barışı sağlayın, Gök'te işleri yoluna koyun, yapalım nişanı' yazmıştı.

Barış o kadar kolay olmamıştı ama Çolpan çok büyük bir koz vermişti Alpagu'nun eline. Ruslar'dan tuzları alıp Çin'i barışa mecbur etmişti tam da bikenin planladığı gibi. Sonrasında da önce savaştan etkilenen obaları toparlamaya yollamıştı Yasavul'u, ardından da başlamıştı nişan toyunun hazırlıkları.

Kırk gün kırk gece sürmüştü Çolpan'la Saltuk'un nişan toyu. Başka zaman olsa belki bu kadar şaşaalı olmazdı nişanları ama savaştan sonraki ilk toy onlara aitti. Halkın kayıplarını, acılarını unutup birliklerini, güçlerini hatırlamaya ihtiyacı vardı.

"İyi etmişsin, ceylanım. Onu iyi etmişsin de bunu iyi ettiğinden pek emin değilim." dedi Saltuk nefes nefese.

Çolpan nazlı nazlı baktı adama.

"Ne o, Yasavul? Bana Dağ'ın Ece'sini getirecek kadar sevmez misin beni yoksa?"

İkiliyi bu sarp Dağ'ın yamaçlarına getiren Çolpan'ın nişan hediyesi Dağ'ın Ece'siydi.

"Alp yıldızı çiçeği isterim!" demişti Çolpan dudaklarına götürmek üzere olduğu ant şerbetini şımarıkça geri indirirken. "Sen koparıp getireceksin ama, Yasavul."

Saltuk şerbeti yudumladıktan sonra sabır diler gibi Gök'e bakmıştı. Çolpan'ın dudaklarını kendinden memnun bir gülüş ele geçirmişti.

Destan - SalPanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin