Yüzünde gezinen dudaklar duyduklarını anlamasını zorlaştırmıştı Dağ Bikesi'nin. Sonunda kendini toparladığında Saltuk boynuna gömülmüştü çoktan kadının. Sinirli bir gülümsemeyle çekildi Çolpan geri.
"Geç kaldın. O soru seni Turna'yla gördüğüm an kaybetti hükmünü."
Saltuk bir küfür savurdu içinden. Dağ perisinin inadı tutmuştu yine, vazgeçmeyecekti öğrenmeden ne döndüğünü.
"Çolpan kaç kere derim, yanlış anladın, konunun benimle hiçbir alakası yok."
Kısa ve sert bir nefes verdi Çolpan dudaklarını çiğnerken.
"Seninle alakası yoksa niye seninle konuşurdu o zaman? Neyse ne, Yasavul. Ya bana ne döndüğünü anlatırsın ya da benimle evlenmeyi unutursun."
Kadın kapıya yönelince kolunu kavradı Saltuk hemen. Başının fena halde dertte olduğunun farkındaydı ama Çolpan'ın ona Yasavul diye seslenişine sırıtmamak için zor tutuyordu kendini. Çolpan'ın ağzından çıkınca Gök köpeği bile içini okşuyordu, her ne kadar itiraf edemese de. Yasavul deyişi aklını başından alırdı başka şartlar altında.
"Ne yani yıllarca oyaladın mı beni Dağ Bikesi? İyi o zaman, oğlunu nasıl ortada bıraktığını anama sen anlatırsın artık." dedi Saltuk oyunbaz bir gülüşle.
"Şirinlik yapma. Gider anlatırım anana. Hatta gitmişken Turna'yla nasıl cilveleştiğini de anlatırım, nasıl fikir?"
Çolpan lafını bitirir bitirmez döndü arkasını. Saltuk ona yetişemeden de fırladı dışarı.
Anama sen anlatırsın-mış-mış...
Kendi kendine söyleniyordu kadın otağına doğru ilerlerken öfkeyle.
Hah! Anlatsam sanki hem anan hem de baban benim tarafımı tutmazmış gibi...
Çolpan dört yıl önce tanışmıştı Asral Hatun ve Arat Beg'le. Daha doğrusu, dört yıl önce basmıştı evlerini.
Saltuk Gök'te doğup büyümüştü. Epeyce zengin ve bir o kadar da saygı değer bir tüccarın tek oğluydu. Babası, oğlu da onun gibi saygı değer bir beg olsun, kara kemikli olduğundan Kurultay'da yeri olmasa da Kurultay'daki begleri kontrol edecek gücü ve varlığı olsun istemişti ama Saltuk babasının aksine meraklı değildi siyasete. Asker olmayı kafaya koyduğunda çok çabalamıştı Arat Beg oğlunun fikrini değiştirmek için ama başaramamıştı. Tek tesellisi küçük kızı Işık'ın gözlerinde parlayan ticari zekaydı, ta ki müstakbel gelini o akşam evini basana kadar.
Saltuk yirmi bir yaşındaydı o zamanlar. Son bir yıldır, sarayda görevlendirildiğinden beri, ailesi ona uygun bir kız seçme derdine kapılmış, Saltuk ne kadar itiraz etse de sürekli başka bir begin kızıyla yollarını kesiştirmeye çalışır olmuşlardı.
Saltuk Çolpan'ın gazabından korktuğu için asla bahsetmemişti sevdiğine bu durumdan. Dağ cadısı diye boşuna demiyordu sonuçta. Anasının gözüne kestirdiği yeni gelin adayı Alçin Hatun'un yeğeninin düğün toyuna Çolpan da davetli olmasa ruhu bile duymayacaktı Dağ Bikesi'nin aslında ama o gece işler karışmıştı.
"Bu senin ilk olayın değil ki, Gök köpeği!" diye söylendi Çolpan geçmişi hatırlarken kendi kendine. "O gün basacaktım tekmeyi aslında! Ama ben ne yaptım- Alık Çolpan, kafasız Çolpan!"
Saltuk düğün boyu uzaktan Çolpan'ı izleme niyetindeyken anasının Alçin'i kolundan tutup Saltuk'la tanıştırmaya getirmesiyle izleyenle izlenen tersine dönmüş, Çolpan'ın atmaca gibi bakışları bu üçlüye kilitlenmişti. Çok geçmeden anası bir bahane bulup yanlarından ayrılmış, Alçin'se Saltuk ne kadar kibarca uzaklaşmaya çalışsa da adama yapışmıştı. Çolpan'ın delici bakışlarının eşliğindeki Saltuk için oldukça gergin geçen konuşma Çolpan'ın birden yanlarında belirmesiyle yarıda kesilmişti sonunda.