"Yorulmadınız mı Dağ hatunları?"
Saltuk'un gür sesiyle yavaşlattı Çolpan atını. Sevdiğini Gök'e uğurlamasının üzerinden yarım dolunay geçmiş, Arat Beg Saltuk'la onu çağırsa da başta Saltuk uyanır uyanmaz kendini zorlayıp Gök'e at sürdüğü için rahatsızlanmış, sonrasında da Yasavul ilan edilmesiyle beraber gelen görevlerden fırsat bulup saraydan kaçamamıştı. Son üç gündür Gök'e bağlı obaları gezmeye başlamıştı Yasavul. Hem kendini göstermek hem de savaş döneminde boşta kalan obaları yoklamak için gezecekti hepsini tek tek. Kızık Obası'ndayken haber salmıştı Çolpan'a, Yüreğir'e geçmeden iki gün gidip geleceklerdi İpek Yolu'na.
Saatler önce buluşmuştu sevgililer. Her ne kadar bu iki hafta içinde sürekli birbirlerine bitik yollasalar da özlem doluydu yürekleri ama birinin yanında Tilbe, öbürünün yanında da Acar olduğu için hasret gideremeden düşmüşlerdi yollara.
"Ne o Gök erleri, pek çabuk yoruldunuz?" dedi Çolpan atını durdururken alayla.
Açıkçası Acar yorulmuştu ama yorulan bedeni miydi, yoksa karman çorman aklı ve yüreği miydi emin değildi. Hevesle beklemişti Dağ hatunlarının anlaştıkları yere gelmelerini ama Tilbe'nin ifadesiz suratı, onunkilerle buluşmayan gözleri kaçırmıştı keyfini.
At üstünde giderken düşüncelerde kaybolmak kolaydı, Acar da tam olarak onu yapmış, zehir etmişti kendine bu yolculuğu.
Acaba Aybars Alp gerçekten yavuklusu muydu Dağ yabanının? O değilse bile başka sevdiği mi vardı? Yoksa bile kadın ondan yana hissi olduğunu belli edecek ufacık bir şey yapmış mıydı ki? Niye kendi kendine fikirlere kapılmış, niye bu kapıldığı fikirler yüreğini okşamış, niye o gece onu beklemişti ki?
"Gece karanlığı çöktü, Çolpan Bike. Bu yollar tekindir ama yine de riske girmemekte fayda var."
Acar, beginin neden hala sevgilisiyle resmiyeti koruduğundan emin değildi. Tilbe de o da bilmiyorlar mıydı sanki yıllardır beraber olduklarını? Az ötesindeki ikiliye takıldı gözü. Çolpan Bike o tanıştıkları günkü öfkeli halinden beklenmeyecek bir cilveyle gülümsüyordu begine. Begi de kaçamak bakışlarla süzüyordu sevdiğini. İmrenmemek elde değildi, Acar hep özenmişti ruhunun diğer yarısını bulabilenlere. Tilbe'ye kaydı gözleri ansızın. Evet, hala Acar hariç her yere bakıyordu kadın. Bir onu bulamamıştı zaten zeytin gözleri yol boyu.
Çok geçmeden ateş yanmış, ateşin başına toplanmışlardı. Herkes eyerinin altına sakladığı tuzlanmış etini çıkartmış, aşını afiyetle yemişti. Karınları doyunca garip bir sessizlik sarmıştı etraflarını gecenin ayazında.
Hava bozar mı acaba, diye düşündü Acar, bir de mağara bulmaya uğraşmak istemezdi bu yorgunlukla.
"Acar Alp, gel de az yemiş toplayalım, ağzımız tatlansın."
Tilbe sarındığı abayla beraber kalktı yerinden. Adamın cevabını beklemeden başladı uzaklaşmaya. Acar kısa bir an şaşırıp kalakalsa da karanlıkta kadının izini kaybetmek istemediği için begiyle bikesine hızlı bir baş selamı verip düştü peşine hemen.
Çolpan gülümsedi candaşının arkasından. Acar'la yalnız kalmak son isteyeceği şeydi kadının ama feda etmişti kendisini onlar için.
"Ee Yasavul, nasılsın?"
Keyfi yerindeydi bikenin. Yerinden kalkıp sevdiğinin yanına geçti gülümseyerek. Saltuk perisinin Yasavul deyişine ölse de belli etmedi, daha önemli bir konu vardı aklını meşgul eden.
"İyiyim ama babandan haber gelse daha iyi olurdum. Sen pek bir keyiflisin ama?" diye homurdandı, Çolpan abasını hemen yanına sererken.
Kadın abanın ortasına oturup yanına vurdu Saltuk'un yaklaşması için. Adam yanına geçerken "Gelecek, az sabret. Kız otağı naz otağıdır, Yasavul. Hiç mi duymadın?" diye mırıldandı nazlı nazlı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan - SalPan
Fiksi PenggemarSalpan hikayeleri Kapak: insta -> @fc.kanbolatgorkem