Yaralı Ceylan Part 1

103 12 63
                                    

Not: Güzel ve Çirkin AU. Karakterlerin arasındaki ilişkiler dizidekinden biraz farklı, baştan söyleyeyim :) İyi okumalar.

***********

"Hala naz mı yaparsın Çolpan Bike? Kabul et de kuralım toyumuzu gayrı." dedi adam giderek artan yağmurun gürültüsünü bastırmak için yüksek bir sesle.

Çolpan atının yularını sinirle avuçlarken devirdi gözlerini. Gök'ün akılsız Han'ından da bitmek bilmeyen ısrarlarından da gına gelmişti artık.

"Var git işine Balamir Han, istemem derim, anlamaz mısın?"

Balamir yılışık gülüşüyle atını kadınınkinin yanına sürdü. En büyük düşmanının kızında gözü vardı yıllardır. Çolpan'ı, Dağ'ın tek varisini, gelin alırsa iki ülkeyi bir eden Han olurdu, vazgeçmeye hiç niyeti yoktu. Üstelik kadının bu ters tavırlarına da bayılıyordu. Çolpan'ı ağzının içine bakan, uslu bir evdeş yapmak ülkeleri bir etmekten bile büyük bir başarı olacaktı adam için.

"İnat etme, Dağ güzeli, benden iyisini mi bulacaksın? Hem Sabarlar dadanmış ülkenize bak, yanında bir ordu adam olmadan obalarını ziyarete bile gidemezsin. Şimdi benimle evlenmez de Sabarlar'ın eline düşersen üzülürsün sonra."

Bir ömür sesinin ağız kokunu çekmektense Sabarlar'a köle olurum daha iyi.

Çolpan adama cevap veremeden üzerlerine okların yağmasıyla atladı atından. Anlaşılan çok içten yakarmıştı, dileği az sonra kabul olacak gibiydi. İçindeki savaşçı kalıp cenk etmek, düşmanlarının gözlerini oymak istese de plan belliydi, Dağ'ın tek varisi olarak kaçmak zorundaydı.

Hızla ağaçların arasına attı kendini. Sabarlar'ın geldiği yönün tam tersinde, ormanın derinliklerine sığınmaktan başka çaresi yoktu. Kısa süreli koşusu dizlerini yakalayan kırbaç yüzünden yarıda kesilmişti ama. Acıyla yere yıkılırken çevik bir hamleyle sırtındaki oklardan birini kavrayıp sırtüstü döndü kadın. Saldırgan yanına varamadan oku avcunda döndürmüş, Sabar ayısı yeterince yaklaşınca da çıplak eliyle var gücüyle adamın sağ gözüne fırlatmıştı.

Her zamanki gibi, tam isabet.

Sabar ayısı acıyla diz çökerken Çolpan yüzünde vahşi bir gülüşle koşmaya başlamıştı çoktan. Dağ'ın Çolpan'ının ününü hafife almak onun aptallığıydı, kadının düşmanlarına karşı tavrı netti: Karşısına kim çıkarsa çıksın, gördüğü son şeyin Çolpan'ın yüzü olduğundan emin olmak.

Çamura bata çıka koştu Dağ Bikesi uzun bir süre. Yağmurun izlerini silmesi işine gelmişti, peşindeki ayıları atlatmış gibiydi.

Umarım Balamir'i öldürmüşlerdir, diye geçirdi içinden kadın. Pek umudu yoktu gerçi.

Hava kararmaya başladığında ancak hissetmişti Çolpan başının döndüğünü. Soluklanmak için durduğunda fark etti atılan oklardan birinin belini sıyırdığını, anın heyecanıyla canı acımamıştı bile. Yoklamak için dokunduğunda eli kana bulandı kadının. Üzerindeki urbayı çıkartıp yarasına tampon yapmak için yırttı hızla. Artan parçayı omuzlarına atsa da içliği sırılsıklam olmuştu çoktan.

Adımlarını hızlandırdı kadın kararlılıkla, bu halde ormanda bayılırsa ölüsünü bulurlardı sabaha. Havanın karanlığına rağmen tanıdıktı sanki geçtiği yollar, az daha ilerlerse bulacaktı sanki evini.

Bir süre daha yürüdü Dağ Bikesi. O yolunu bulmaya çalışırken gece sinsice çökmüş, ayazı yağmura karışmış, kadını tir tir titretir olmuştu. Sonunda ileride koca bir karartı görünce son bir gayretle hızlandı Çolpan. Etrafını tanımıştı çok geçmeden. Dağ'ın hemen aşağısındaki, Dağ ile Gök'ün arasındaki bağımsız bölgeydi burası! İleride gördüğü karartı da Salpan Obası'ndan geriye kalan harabe olmalıydı.

İçeride yemek ya da ilaç bulma ihtimali çok zayıftı. Sabarlar obayı dokuz bahar önce yağmaladığından beri kimse uğramazdı buralara ama en azından yağmur geçene kadar dinlenir, azıcık ısınırdı.

Sur kapılarına vardığında gözü kararmaya başlamıştı. Kapılar kilitliydi ama Çolpan'ın kılıcına direnmemişlerdi pek, birkaç darbe sonrasında hayalet obaya girmişti kadın. Karşısındaki harabeyi inceledi alıcı gözle, az ötedeki otak en sağlamı gibiydi. Yolunun üzerindeki otaklara gire çıka ilerledi hedefine, tahmin ettiği gibi aş ya da ilaç bulamamıştı hiçbirinde. En azından gözüne kestirdiği otağın durumu iyiydi, yağmurda ıslanmayacaktı.

Sonunda otağa girdiğinde ters dönmüş döşeği çevirecek hali bile kalmamıştı Dağ Bikesi'nin, yere yığılıverdi öylece. Nefeslerini düzenlemeye çalışırken doğrulup yarasını kontrol etmesi gerektiğinin farkındaydı ama gözlerinin kapanmasına engel olamamıştı. Kısa süreli uykusu çok tatlıydı, ta ki otağın dışından gelen sesleri duyana kadar.

*********

Saltuk obaya hayvan girdiğini düşünse de Tılsım'ın dırdırı ve Kırçiçek'in çığlıklarındansa bu yağmurda dışarı çıkıp etrafı kolaçan etmeyi tercih etmişti. Göstermelik bir dolaşıp dönmeye niyetlense de etrafa saçılmış kazanlardan birine çarpıp tökezlemiş, bu sayede az ötedeki yerdeki kandan çizilmiş yolu fark etmişti.

Eli kılıcına uzanırken yolun sonundaki otağa odaklandı adam. Maskesini alışkanlıkla düzeltip ilerledi otağa. İçeri tetikte girse de beklediği son şey gözüne hançer yemekti. Son anda geri çekilmesiyle hançer gözünü sıyırmış, hemen altındaki maskeye saplanıp kalmıştı. Şoku hızla atlatıp hançeri çıkarttı Saltuk. Saldırganına baktığında az ötedeki beti benzi atmış kadınla göz göze geldi birden.

Hayatında gördüğü en güzel gözlerle...

Kadının üzerine koşup kılıcını savurması kendine getirmişti adamı. Hızla geri çekilip çıktı otaktan. Çok geçmeden kadın da peşinden gelmiş, kılıçlarını çarpıştırmaya başlamışlardı.

Kadının yetenekli olduğu belliydi ama kan kaybı gücünü tüketmişti.

"Bırak da yardım edeyim." diye bağırdı Saltuk kılıçlarının oluşturduğu çarpı işaretinin üstünden kadına bakarken.

Ceylan gözlü güzel oralı olmamıştı. Tekrar saldırıya geçince tüm gücüyle vurdu Saltuk kadının kılıcına, beklediği gibi savrulmuştu elinden. Tekrar uzanmak için hamle yapamadan kılıcını boynuna dayadı kadının.

Nefes nefese birbirlerini izlediler kısa bir süre. Çolpan yüzünde tahta bir maskeyle gezen bir yabanın yanında bayılırsa sonunun iyi bitmeyeceğini bilse de hiç takati kalmamıştı artık. Saltuk'sa anca fark edebilmişti kadının halini. Üzerinde içlikle, karnında kıpkırmızı bir yarayla sırılsıklam duruyordu karşısında. Teni bembeyaz, dudakları mosmor, bakışları bomboştu; çok kan kaybetmişti belli ki.

"Sana zarar vermeyeceğim." dedi kadını sakinleştirmek için ama Çolpan onu duymaz olmuştu.

Saltuk Çolpan yere yığılmadan kısacık bir an önce fark etti ne olacağını. Kılıcını yere fırlatıp kadını kollarına aldığında gözleri kapanmıştı çoktan Çolpan'ın.

"Kün Ata!" diye bağırdı Saltuk Han.

Hızlı adımları kaleye ilerlerken iyice sardı kollarını kadına, buz gibiydi teni.

"Korkma," dedi kadının duymayacağını bile bile. "canavar gibi gözüksem de sana zarar vermem, yaralı ceylan."

Destan - SalPanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin