11

179 30 78
                                    

birkaç hafta sonra.

jimin orduya dönmüştü, onu attırmaya çalışan adamın kızıl kraliçeye çalıştığı öğrenilince ölümü gözardı edilmişti.

ben de yine jimin'e yiyecek bir şeyler götürüyordum. artık bunu beni görmek için bahane olarak kullandığını anlamıştım, hoşuma gittiğinden sesim çıkmıyordu.

askerleri gruplar halinde birbirleriyle dövüşürken jimin aralarında gezip onları izliyordu. birinin önünde durdu, arkadaşını yere yatırmış yumruklayan askerin saçlarını kavrayıp kaldırdı. "ne yapıyorsun sen?"

askerin göğsü inip kalkıyordu, jimin'e baktı. "komutanım, ben..." ayağa kalktı. "benden para çaldı!"

jimin yerdeki askeri kaldırdı, arkadaşları onu götürürken çocuğun arkasından bakıyordu. gittiğini gördüğünde askere döndü. "kaç para?"

"beş yüz..." mırıldandı asker.

arkasında birleştirdiği ellerinden biriyle sert bir tokat attı askere. asker başını eğmiş öylece duruyordu. jimin cebinden cüzdanını çıkarıp para aldı. askere fırlattı. "bir daha sakın, böyle boş meseleler yüzünden birine kin duyma." cüzdanı cebine koydu. "istirahat!" diye bağırıp yanıma adımladı.

kocaman gülümsedim, elimdeki poşeti uzattım. "beni görmek için yanıp tutuşuyorsun farkındayım ama her gün gelmesem olmaz mı?"

"olmaz." poşeti aldı. yanağıma bir öpücük kondurdu. "bana mı yaptın, çok teşekkürler."

"dün yapmazsan ağlarım dedin." jimin beni tınlamayıp yürümeye başlayınca peşinden ilerledim. "artık beni öldürmekle tehdit etmek yerine ağlamakla ya da eve gelmemekle tehdit ediyorsun farkında mısın?"

jimin kurabiye sokuşturduğu ağzıyla onaylayan mırıltılar çıkardı.

güldüm.

kısa yolculuğumuz sarayın arka bahçesinde, yoongi ve taehyung'un yanında son bulmuştu. onlara yaklaştıkça bir şey tartıştıklarını anlamıştım.

"hayır, senin yüzünden!" ona arkasını dönüp kollarını bağladı yoongi, taehyung ofladı. "ben söylemedim diyorum."

"birinin söylemesine gerek mi var?" jimin aralarından geçip merdivene oturdu. "buram buram bağırıyorsunuz. ayrıca birbirinizin kıyafetlerini giyiyorsunuz."

taehyung ve yoongi birbirlerine ve tişörtlerine bakarken şaşkınca baktım onlara. "ben fark etmemiştim."

"biz gayet iyi saklıyorduk bence..." mırıldandı taehyung. "sen onu çok iyi tanıdığın için oldu." dedi yoongi.

hmladı jimin, dudağının kenarındaki çikolatayı yalarken yoongi'ye baktı. "hoseok da mı taehyung'u iyi tanıyormuş?"

yoongi kıpkırmızı olunca taehyung sarıldı ona, başını göğsüne bastırıp başının tepesini öptü. "önemli değil yoongi, hoseok kızmaz sana."

"nereden anladı söyleyeyim, her gece yürüyüşe çıkıyorsunuz ve taehyung'un kokusu hiç senlik olmamasına rağmen buram buram kahve ve nane kokuyorsun."

"sus artık jimin." homurdandı taehyung, yoongi çok utanıyordu.

"ben yine bunları da fark etmemiştim..." jimin'in yanına oturdum. "ben salak mıyım?"

"biraz." jimin ağzıma kurabiye sokuşturdu. "yemek yedin mi sen?"

ağzımdaki lokmayı zar zor yuttum. "ne demek biraz ya?"

"ucundan biraz. neredeyse yoka yakın az. bir tane az." jimin yavaş yavaş uzaklaştı yanımdan, az önce oturmuş taehyung'a sokuldu. onun da ağzına kurabiye sokuşturdu.

taehyung kurabiye kabına uzanıp içinden aldığı kurabiyeyi yoongi'ye uzattı kibarca. yoongi alıp ağzına atınca gülümsedi.

jimin yine ağzıma sokacakken bileğini tuttum. "beni boğmak istediğini biliyorum ama bari kurabiyeyle boğma."

"ne boğması? yemek yememişsindir diye elimle besliyordum seni. sana da yaranılmıyor."

"rahat bırak çocuğu." dürttü onu taehyung. "çok sıkboğaz ediyorsun. ilk sevgilin de kaçacak senden."

jimin karnına dirseğini geçirdi. "kapa çeneni sen."

taehyung olması gerekenden yüksek sesle inildeyince hepimiz ona baktık. yoongi uzanıp karnını açtı onun. taehyung'un karnı yerine sargı bezi görünce jimin hariç hepimiz şok olmuştuk.

"bu ne!" yoongi taehyung'a baktı endişeyle. "bunu nasıl söylemezsin bana?"

"taehyung söylemez insanlara genelde böyle şeyleri." dedi jimin, yoongi ona sert sert bakarak cevap verdi. "elini çarpsa bile anlatır bana. sana anlatmıyormuş demek ki."

"benim için kavga etmeyin." gülümsedi taehyung. yoongi'nin hala tişörtünü tutan elini tutup indirdi. "antrenmanda oldu bugün, anlatacaktım fırsat olmadı. endişelenmene gerek yok." gülümsedi kibar kibar.

benim suçum neydi de beni öldürmek isteyen bir adamla sevgili oldum, diye düşündüm ister istemez. jimin -sanmıyorum ama- hissettiğinden midir nedir, omzuma başını koydu. "ben oradaydım, gördüm." dedi huzursuzca.

taehyung güldü o öyle diyince. "sen de endişelenme. bir şeyim yok, iyiyim ben."

homurdandı jimin. "doktor dinlenmesi gerek dedi ama."

"bütün insanlığın dinlenmeye ihtiyacı vardır jimin. kime sorsan dinlemem gerek der."

"aynı şey mi aptal? onların karnında koca bir delik mi var?"

yoongi panikle, "koca bir delik mi?" diye sorunca taehyung ona döndü. "abartıyor hayatım cidden. o kadar büyük bir şey değil çizik sayılabilecek kadar küçük." yoongi jimin'e baktı jimin başını bana çevirip kurabiye kemirmeye devam etti.

güldüm bu haline, burnunu öptüm.

jimin afalladı bir an, ağzında kurabiyeyle yüzüme bakakaldı. kıkırdadım. "hoşuna gitmedi mi?"

"gitti." diye mırıldandı sessizce. o kadar masum görünüyordu ki tekrar öpesim gelmişti. ama onun tekleyen nefesiyle vazgeçtim.

🎩 Harika ♯ Jungkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin