28

79 12 146
                                    

sonunda eve, kendi diyarlarına gelebildiklerinde jimin kimseyle konuşmadan jungkook'u evlerine götürdü, taehyung bir iki seslense de, 'yardım lazım mı, istersen geleyim jimin!' gibi, jimin onu duymamış gibi yaparak, ya da gerçekten duymayarak- kim bilir, kucağında bir gelin gibi tuttuğu sevgilisiyle eve girdi.

onu evine gerçekten gelinlik ya da damatlıkla, ne isterse onunla, düğünlerinden sonra evine taşımak isterdi. saatlerce baygın kalmış halde değil.

onu koltuğa yatırıp üstündeki iğrenç damatlıktan kurtuldu, pijama giydirdi ona. başında bekledi bir süre saçlarını okşarken, jungkook ne zaman iç çekse, nefesi titrese, başını soldan sağa çevirse jimin'in içi gidiyordu, dizleri üstünde kalkıp ona bakıyordu dikkatle, iyi mi diye.

bir süre daha onu izledi, izlerken gözleri doldu, burnu sızladı. zaten ağır şeyler yaşamış ve yeni atlatmıştı, bir de aptal kraliçe yüzünden ne tramvası varsa yüzeye çıkmıştı. jimin'in emekle üstünü örtmeye çalıştığı ne varsa her şey yeniden yüzeye çıkmıştı ve jungkook bunları kaldıramamıştı doğal olarak.

onu uyandırıp iyi olduğundan emin olmak istiyordu, bir şeyler yedirmek ve sarıp sarmalamak, geçti bak benimlesin, evimizdesin korkma artık, demek ve iyi olduğundan emin olana kadar onu öpmek istiyordu ama bunu yapmaması gerektiğini söyleyen sesi dinledi. jungkook'un dinlenmeye ihtiyacı vardı, ne kadar lazımsa o kadar dinlenecekti ve jimin tüm bu süre boyunca, jungkook git diyene kadar onunla olacaktı.

ki jungkook demezdi, ne kadar zorlansa da, ne kadar jimin'i bazen görmek bile istemese de git demezdi asla, bir keresinde şakayla karışık seni kendi evinden kovamam ya, demişti ve jimin o gün daha iyi anlamıştı jungkook'un hayata ne kadar kırgın olduğunu. hala daha jungkook kendini hiçbir yere ait hissedemiyordu belli ki, jimin istese bugün tüm malını ona devrederdi hukuken ama mesele o değildi, olsa jimin çoktan yapardı zaten.

iç çekti jimin, onu evinde hissettiremiyor oluşu, jungkook'un ona güvenmiyor oluşu ve bir sürü haklı sebepten bu varla yok arasındaki mesafeleri çok canını sıkıyor, ağırına gidiyordu. ne yapması gerektiğine dair bir fikri bile yoktu.

onun yanına kıvrılıp sarılmak istedi, koltuğa sığamayacaklarından onu rahatsız etmek de istemedi sonra. jungkook'u bu halde bırakıp yatağına gidecek de değildi, o da mecbur oturduğu yerde oturmaya devam etti. ancak günlerdir süren yorgunluğu oturduğu yerde uyutmuştu onu.

"hey..." dürtüklenmesiyle uyandı, ne kadar uyumuştu, uyuyabilmiş miydi emin değildi. bahçedeki fıskiyeyi duymuştu bütün bu süre boyunca ama rüyasında jungkook'un ona gülümsediğini de görmüştü, emin olamadı jimin.

başını kaldırıp onu dürten sevgilisine baktı. jungkook çökmüş göz altları ve kurumuş dudaklarıyla çok hasta görünüyordu. bedenini jimin'e çevirip yan dönmüş, onun eskiden karnında olan elini tutmuştu. "burda böyle uyunur mu?" dedi jimin'le göz göze gelince. "yatağa gitseydin ya." gülümsemeye çalıştı ama o kadar yapmacık durdu ki jimin nefret etti bundan.

"üstünü bile örtmemişim." ayağa kalktı jimin. "üşümüş olmalısın, bırakıp gidememiştim. yatağa götüreyim mi seni?"

jungkook da ayağa kalktı onun eline tutunarak, hafif yalpalasa da ayakta durabilmişti. önde o arkada jimin, parmakları gevşek bir biçimde, birbirine dolanmışken odalarının olduğu yere geldiler. jungkook kendi odasının kapısı ve onun odasının kapısı arasında gidip geliyordu, başını ikisine de çevirerek düşündü bir süre. jimin kolunu onun beline sardı. "ne düşünüyorsun?"

🎩 Harika ♯ Jungkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin