7

183 33 61
                                    

yatakta dönüp duruyordum.

gerçeklerle yüzleşmek istemediğim için bir haftadır yataktan doğru düzgün çıkmıyordum, sadece tuvalete girip geri dönüyordum. uzun bir duşa ihtiyacım vardı gerçekten.

ayrıca hoseok ve yoongi benden nefret ediyor olmalıydılar, evlerine çöreklenmiştim.

jimin'in söylemiyle kimse eve girmiyordu, taehyung bu isteği duyar duymaz eve kimseyi -özellikle abimi- almamaları için kapıya asker dikmişti.

beni korumak için girdikleri bu çaba aklıma geldikçe ağlıyordum saatlerce.

jimin odaya girdi elinde bir tabakla. "kahvaltı vakti uyuyan güzel."

sırtım ona dönüktü, salak sırıtmamı görmüyordu. "aç değilim ben."

"nazını çekeceğimi mi sanıyorsun jungkook? şu tabağı ye sinirlendirme beni."

"çekersin ki." dedim ona dönüp, bir haftadır inanılmaz sabırlıydı bana, sınırlarını zorlasam bile hiçbir şey yapmıyordu.

ofladı, tabağı komodine koydu. "hadi bak sana yumurta yaptım."

doğrulup oturdum. "teşekkür ederim, uğraşmışsın."

"çok uğraştım, yemezsen ayıp olur gerçekten."

güldüm istemsizce, ben gülünce o da gülümsedi. gülümsemesi midemin kasılmasına sebep olmuştu.

odanın kapısı yine açılınca oraya döndük ikimiz de. taehyung dağınık kıvırcık saçlarını daha da dağıttı iki eliyle. "jungkook abini başımdan almazsan cinayet işlemek zorunda kalacağım."

jimin ayağa kalkıp tuttu onu. "jungkook meşgul şu an, çık." odadan iteklemeye çalıştı. taehyung başını ona çevirdi. "jungkook'un avukatı mısın? ben onunla konuşuyorum." omzuna sarılı kollarını ittirdi onun. jimin duraksadı bir an, gözlerini kırpıştırdı.

"önemli değil." dedim aralarındaki gerginlik dağılsın diye. "artık konuşma vaktimiz geldi zaten." jimin bana bakınca gülümsedim, odadan çıkıp gitti.

taehyung ofladı.

kalkıp kapıyı kapattım, taehyung'u oturttum. "aranızda ne var sizin?"

taehyung ofladı tekrar. "aptal herif." başını kaldırıp bana baktı. "ne oldu biliyor musun? bu aptal herif yüzünden oldu hepsi. salak. beyinsiz."

"sakin ol..." omzunu sıvazladım. "anlat hadi."

"biz aslında iki komşu ailenin çocuğuyduk, başta. öyle biliyorduk yani. oysa benim babamla onun annesinin gizli bir ilişkisi varmış. biz bunu öğrendiğimizde babam çoktan ilişkisini bitirdiğini ve çok pişman olduğunu söyledi anneme, annem de affetti. babam da zaten sonrasında hep çok şeffaf oldu anneme. herkes pişman olduğuna inanmıştı ki öyleydi de zaten. annemi çok severek öldü." derin bir nefes aldı. "öte yandan jimin'in annesi bu durumu asla kabul edemedi. zaten çok problemli bir aileydiler, babama olan aşkı ve babamın onu bırakması onu mahvetmiş. bir gün intihar haberini almıştık. jimin de ben de dokuz yaşında mıydık neydik." duraksadı. ağzım açık dinliyordum.

"tabi diyeceksin bununla sizin aranızın ne alakası var diye. jimin'in babası çok sessiz sakin bir adamdı, eşinin aldattığını bilir hiçbir şey demezdi, jimin için susardı hep. jimin de babası için..." yine sustu. bu sefer uzun sürünce müdahale etmem gerektiğini hissettim. "babası için ne?"

"babası hep bir kızı olsun istediğini söylerdi. jimin de babası için elbiseler giyerdi, babası mutlu olsun diye." bana baktı ateş saçan gözlerle. "elbise giymekten de nefret ederdi babasının onu bir türlü sevememesinden de. giyerdi ama. yıllar önce evimizi terk edip burayı bulduğumuzda, onu karşıma aldım. dedim ki bak baban yok burada, ben varım. seni her ne giyersen giy severim. sırf birileri seni sevsin diye elbise giymen, feminen bir tarza sahip olman gerekmiyor. artık istediğini yap dedim. on beş yaşındaydık. on beş." güldü, sinirleri bozulmuştu herhalde. "sen ne giyeceğime karışamazsın dedi bana. sen söyle jungkook, ben onun giydiklerine karışacak biri miyim?"

"yok..." dedim. taehyung bu konuları hiç umursayan biri gibi gelmiyordu bana, kimin ne giydiğini bırak ne olduğunu bile umursamazdı. bir çiçeğe olan tavrı da bana olan tavrı da aynıydı.

"çıkıp dese ki ben kendimi bu bedende rahat hissetmiyorum, ben aslında kadınım, uçan kuşa yemin olsun arkasında durmazsam oracıkta alsınlar canımı. umurumda bile değil. sadece kendisini insanlara beğendirmek için değil de kendi istediği için yapsın istiyorum o kadar. özgür bıraksın artık kendini. ama yok illa kafasının dikine gidecek. ne bok yerse yesin. bıktım artık." ayağa kalktı. "neyse, abinle konuşmak istersen gel, istemezsen gelme. cinayet konusunda ciddi değildim."

çıkıp gittiğinde hiçbir şey yapamamıştım, durdursam da diyecek bir şeyim yoktu.

🎩 Harika ♯ Jungkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin