Nefes nefese kendimi attığım beyaz arabaya bindiğimde gergindim, "Nereye gittiğin önemli değil." dedim boğulurcasına nefes almaya çalışırken. "Sadece beni buradan götür."
"Peki." Dedi direksiyondaki beyaz saçlı adam. Araba tekrar harekete geçti. Devamlı dönüp arkama bakıyordum ama şoför hiç 'Neden paniksin bu kadar, biri mi kovalıyor seni?' diye sormuyordu. Bunu sevdim, açıklama yapacak durumda değildim zira.
Sessiz yolculumuz şehrin dışına kadar uzanmıştı, iki yanı ağaçlarla bezeli yolda ilerliyorduk makul bir hızla, ne şoför bey konuşuyordu ne ben.
Yolculuğumuzun birinci saatinde hızı düşürüp yol kenarına park etti. "İşemem gerek." Dedi ve arabadan indi, ben de öylece arabada kalmıştım. Bu, arabayı incelemek için yakaladığım tek fırsattı. Etrafa göz gezdirdiğimde camın önündeki kimliği gördüm, üstünde orduya ait bir kimlik kartı olduğu yazıyordu. Beyaz saçlı şoförümün fotoğrafı ve ismi vardı, Park Jimin. Karta göre, kendisi bir albaydı. Arabaya tekrar bindiğinde bana bir su şişesi uzattı. "İçmek istersen."
Şişeyi saran uzun ince ve bembeyaz parmaklarının ucunda sivri siyah tırnaklar vardı. Yavaşça şişeyi alıp bir teşekkür mırıldandım.
"Gittiğin yere götür dedin ama, emin misin? Gidecek yerin, bir merak edenin falan yok mu?"
"Yok."
"O kovalayanlar?" Arabayı çalıştırdı.
"Babamdı. Ve kayınbabam?" Parmaklarımla oynamaya başladım. "Muhtemlen fark etmişsindir onlardan kaçtığımı."
"Gittiğim yere gelmek istediğine emin misin yabancı?" Bana bakmıyordu.
"Nereye gidiyorsun ki?"
"Evime."
"Beni evine almak zorunda değilsin tabi..." Romantik komedide falan yaşamıyorduk sonuçta. "Yani en azından bir otelde falan bırakırsan iyi olu-"
"Tamam tamam." Sözümü kesti. Radyoya uzanıp parmak uçlarıyla sesini açtı. "Anladım. Kaybolmuşsun. Evime gidiyoruz. Suyu iç."
Bir şey demedim. Suyu içtim, sonrasını hatırlamıyordum. Gözlerimi açtığımda bir bahçedeydim.
"Jimin, neden insanlarla konuşmak istemediğinde onları bayıltıyorsun canım?" İnce bir kadın sesiydi, tanımıyordum.
"Laf anlatmaya mı uğraşsaydım? Merhaba yabancı, belli ki başın dertte, seni Harikalar Diyarına götürüyorum, ben Jimin, hayatında başarılar, mı deseydim? Kraliçem yani, beni tanımıyosunuz sanki."
"İyi de, ya gelmek istemiyorduysa?"
"Açıkçası benim de istemediğim çok şey oldu kraliçem, ne yazık ki buradayız. Şahsen bana sorsalar anam beni erkek doğursun istemezdim ama kader, el mahkumuz."
Doğruldum yavaşça, istemsizce gülmüştüm. "Ben de istemezdim erkek olmak. Kadın olmak da istemezdim."
"Doğru dedin, aklı olan doğmaz." Jimin ellerinden birini ceketinin cebinden çıkarıp saçlarımı karıştırdı. "Aramıza hoşgeldin yabancı. Biz burada normal insanları pek sevmeyiz."
"Korkutmasana çocuğu Jimin." Kraliçe olduğunu tahmin ettiğim beyaz saçlı kadın bana döndü, gülümsedi. "Merhaba, ben bu diyarın kraliçesiyim. Adın ne?"
"Jungkook ben. Şey yanlış anlamazsanız, burası neresi?"
"Al işte, kafa açacak bu." Homurdandı Jimin. "Size iyi eğlenceler hanımlar, ben gidiyorum." Kraliçeye selam verdi, elleri ceplerinde uzaklaştı bizden. O sırada kıvırcık kahverengi saçlı biriyle yan yana geldiler, hiç konuşmadan uzaklaştılar birbirlerinden. Kahverengi oğlan yanımıza geldi. "Bu kim?"
"Kibar ol Taehyung..."
"Jungkook ben. Yeni geldim."
"Üstünde niye damatlık var? Düğününden falan mı kaçtın oğlum?"
"Taehyung, kibar ol!" Kadın onu dürtükleyince çocuk başıyla onayladı. "Pardon, sana ne diye hitap etmeliyim?"
Durdum, düşündüm. Daha önce kimse bana bu soruyu sormamıştı. Herkes doğal olarak gördükleri cinsiyetimle hitap etmişlerdi. Bunu istememe rağmen. Zaten şu yirmi iki yılda istediğim ne yapmıştım ki? "Jungkook yeterli. Düğünümden kaçtım evet. Ailem beni zorla bir kadınla evlendiriyorlardı."
"Voah, anlatsana."
"Taehyung!" Kraliçe ona döndü çatık kaşlarla. "Misafirimizi rahat mı bıraksak? Yorgundur. Jimin ilaç vermiş zaten, başı falan ağrıyordur."
Taehyung bir şey demedi. "Ben talime döneyim madem." O uzaklaşırken kadın bana döndü. "Sana kalacağın yeri göstereyim."
"Benim hiç param yok yalnız." Ayağa kalktım.
"Senden para isteyen mi oldu canım?" Kadın koluma girdi. Ağaçların arasında çimlerin ortasındaydık, etrafı güllerle bezeli yoldan, beyaz ve ihtişamlı saraya doğru yürümeye başladık. "Bahçıvanlık bilir misin? Bahçıvan eksiğimiz var."
"Öğrenebilirim."
"Harika!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🎩 Harika ♯ Jungkook ✓
FanficHARİKA | ritmi hissediyorum tek başıma dans ediyorum çünkü tek başına dans etmekle bir problemim yok jungkook düğününden kaçarken bulduğu beyaz tavşan tarafından harikalar diyarına götürülmüştü. +20. şiddet, sh, !ntihar bahsi ve bilimum kötü tetikle...