taehyung ateş ettikten sonra silahı indirdi, yanındaki dalgın dalgın hedefleri izleyen kardeşine döndü. "tam kafadan, üç santim atışı yaptım."
"aferin." dedi jimin ona dönmeden, gözlerini bile kırpmıyordu.
"neyin var?" taehyung önüne geçti onun. "anlat."
"bir şeyim yok." ona baktı jimin sonunda. "aynı şeyler, yorgunum sadece."
"neden yorgun benim askerim?" kraliçe koluna girdi onun. "yeterince dinlenmezseniz savaşamazsınız."
"sürekli savaşta olmamız ne zaman normal oldu?" ona baktı jimin.
"dün kuzeye saldırmış biliyorsunuz, geri püskürttük. şimdilik bu şekilde ilerliyor durum." iç çekti kraliçe.
"senin sevgilin gizli bilgilerimizi götürmeseydi, şimdi savunmamıza bile gerek kalmayacak şekilde bu durumu halletmiştik." dedi taehyung, silahını kontrol ederken, ilgisizce konuşmuştu.
kraliçe iç çekti. "ben de diyorum bu ikisi bu konunun lafını ne zaman sokacak."
"yani, ben bile bu kadar korkunç bir ilişki tercihi yapmadım kraliçem." sırıttı jimin. "neyse ki seni öldürmeden fark etmişiz de öldürmüşüz."
"kötü insanlarsınız siz. öldürmek çok yanlış bir şey." başını iki yana salladı kraliçe, bukle bukle omuzlarından dökülen saçları sallandı ahenkle. "çok, çok yanlış, barbarca."
güldü taehyung. "çok..."
o sırada jungkook geldi yanlarına nefes nefese, jimin'in koluna girdi. "meşgul müsünüz yoksa jimin'i almamda bir sakınca var mı?" doğrudan kraliçeye bakıyordu.
iç çekti kraliçe, onun saçlarını karıştırıp kocaman gülümsedi sonra. "gidin bakalım."
jungkook çekiştirmeye başladı jimin'i, onun art arda sorduğu meraklı soruları cevapsız bıraktı.
ormanda bir yere geldiklerinde durdu. "bak!" dedi jungkook gülerken. tek bir buluttan yağan karın altında açmış güzeller güzeli kardeleni gösterdi. "baksana, çok güzel."
jimin gökyüzüne baktı. sonra yere. "sadece bir bulutun mu karı varmış?"
jungkook kolunu onun beline sarıp başını göğsüne yasladı. "bilemem, bulut değilim. ama bu bizim ilk karımız."
güldü jimin. "koşa koşa bunu göstermeye mi geldin?"
başını salladı jungkook. "baksana kardelene, karı görür görmez çıkmış hemen." dizleri üstünde yere çöktü, dirseklerini de yere koyup çenesini ellerine yasladı ve hülyalı hülyalı çiçeği izlemeye başladı. "bana seni hatırlattı."
"benim neyimi? beyaz saçlarımı mı?" jimin de oturdu onun yanına. gözlerini çiçeğe dikti bu kadar büyüleyici olan şeyin ne olduğunu anlamak istercesine.
"senin bana verdiğin umudu hatırlattı, bana rağmen yanımda dimdik duruşunu." ona çevirdi kafasını. "ve evet beyaz saçlarını da." gülümsedi.
jimin gülümsedi, onun karşısında başka ne yapabilirdi ki zaten?
"ben, senin varlığından başka bir umut kaynağı göremezken sen nasıl benim silik varlığımdan umut duyabiliyorsun anlamıyorum. ben sadece... kraliçesinin yanında duran bir asker gibiyim senin yanında, ne dersen yapmaya hazır ve kararlarında etkisiz..."
doğruldu jungkook. "kraliçen miyim ben senin?"
başıyla onayladı jimin düşünmeden, gözleri dolarken sarıldı jungkook ona. "sen nasıl ben sana sevgimi ve güvenimi hiç hissettiremezken beni bu kadar saf bir sevgiyle kucaklayabiliyorsun?" geri çekilip ona baktı, gözlerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🎩 Harika ♯ Jungkook ✓
FanficHARİKA | ritmi hissediyorum tek başıma dans ediyorum çünkü tek başına dans etmekle bir problemim yok jungkook düğününden kaçarken bulduğu beyaz tavşan tarafından harikalar diyarına götürülmüştü. +20. şiddet, sh, !ntihar bahsi ve bilimum kötü tetikle...